Esas No: 2006/1949
Karar No: 2006/1955
Karar Tarihi: 15.06.2006
Kadastro Tespitinden Doğan Dava - Usulsüz Tebligat - Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2006/1949 Esas 2006/1955 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2006/1949 E., 2006/1955 K.
7. Hukuk Dairesi 2006/1949 E., 2006/1955 K.
- KADASTRO TESPİTİNDEN DOĞAN DAVA
- USULSÜZ TEBLİGAT
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 14 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 20 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 45 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi.
Gereği görüşüldü:
Dayanılan tapu kayıtlarının maliklerinden Eşe çocuğu A…
….., C…
……. ve M…
….. ile M…
…… oğlu C…
……"ten olma M…
……."e dava dilekçesi ve duruşma günü 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Nizamnamesine uygun biçimde tebliğ edilmemiştir.
Hal böyle olunca adı geçenlere sözü edilen yasanın 35.maddesi hükmü uyarınca yapılan tebligatlarda geçersizdir. Gerçekten 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35.maddesi hükmü uyarınca tebligat yapılabilmesi için ilgiliye daha önce yöntemine uygun biçimde tebligat yapılması, ilgilinin adres değişikliğini merciine (mahkemeye) bildirilmemiş olması gerekir.
Dosya içerisinde bu konularda herhangi bir bilgi ve belgede yoktur.
Bu olgular eşliğinde, somut olaya bakıldığında, davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşmadığı kuşkusuzdur. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir.
O halde, öncelikle, az yukarıda adı geçen tarafların tebliğe adresleri zabıta aracılığıyla belirlenmeli, ölenler var ise, mirasçıları ve onlarında tebliğe elverişli adresleri saptanmalı, kendilerine dava dilekçesi ve duruşma günü yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmeli, husumet yaygınlaştırılarak bu yolla davada taraf koşulu oluşturulmalı, yargılamaya geldiklerinde kendilerinden davaya karşı diyecekleri delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalıdır.
Mahkemece davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulu oluşturulmadığı gibi iddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece yapılan araştırma ve soruşturma da hüküm vermeye yeterli değildir. Davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki harita da, tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri yöntemine uygun biçimde gösterilmediğinden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermeyen harita ve eki raporda yetersizdir.
O halde saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davada az yukarıda açıklandığı gibi taraf koşulu oluşturulmalı, daha sonra taşınmazın çevresinde eylemli biçimde "AKDERE" devlet ormanının bulunduğu dikkate alınarak yöntemine göre orman araştırması yapılmalıdır. Bu nedenle dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede orman sınırlandırması ve daha sonra orman sınırları dışına çıkarma işlemleri yapılmış ve bu yönetimsel işlemler tesbit gününden önce kesinleşmiş ise bununla ilgili yönetimsel işlemlerin dayanağı harita ve eki belgeler kesinleşme günlerini gösterecek şekilde Ormanı İdaresinden getirtilmeli, bölgede orman sınırlandırması yapılmamış, yada orman sınırlandırması yapıldığı halde sözü edilen yönetimsel işlemler tesbit gününden önce kesinleşmemiş ise aynı doğrultudaki araştırmanın 6831 sayılı yasanın 1.maddesi hükmü uyarınca yapılacağı düşünülmeli, daha sonra dayanılan tapu kayıtlarının dava dışı başka taşınmaz yada taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup, saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz yada taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan tapu kayıtlarının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip, birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve tapu kayıtlarının kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tapu fen memuru yada kadastro teknisyeni ve uzman ormancı bilirkişi tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, öncelikle taşınmazın bulunduğu bölgede orman sınırlandırması ve orman sınırları dışına çıkarma ile ilgili yönetimsel işlemler yapılmış ve bu işlemler tesbit günüden önce kesinleşmiş ise sözü edilen işlemlerin dayanağı haritaların ölçekleri ile kadastro paftasının ölçeği eşitlenerek yerel bilirkişi yardımı, uzman ormancı bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, bu yolla taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı, orman sayılan yerlerden iken daha sonra 6831 sayılı yasanın 1744 sayılı kanunla değişik 2 ve aynı yasanın 2896, 3302 ve 3373 sayılı kanunlarla değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca orman sınırları dışına çıkarılıp, çıkarılmadığı duraksamasız saptanmalı, bundan sonra 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle ayrı ayrı yerine uygulanmalı, uygulamada tapu kayıtlarının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kalıp, kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dava konusu taşınmazın tümü yada bir bölümü dayanılan tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı saptandığı ve orman sayılan yerlerden olmadığı sonucuna varıldığı takdirde tapu kayıtlarının kapsamı dışında kalan taşınmaz yada taşınmaz bölümleri yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, ayrıca tapu kayıt malikleri ve mirasçıları arasında yöntemine uygun biçimde tapu dışı paylaşma yapılıp yapılmadığı konusunda da ayrıntılı olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, uzman bilirkişilerden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrı ayrı ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, yada 6831 sayılı Orman Kanununun 2896, 3302 ve 3373 sayılı yasalarla değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca hazine adın orman sınırları dışına çıkarılmadığı saptandığı takdirde dayanılan tapu kayıtlarının kapsamı dışında kalan taşınmaz bölümleri üzerinde zilyet olanlar var ise davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/son maddesi hükmü uyarınca tapu kayıt malikleri ve mirasçıları ile zilyetlerin açık kimliğinden söz edilerek ilgililer adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden zilyetlik yoluyla başkaca taşınmaz mal tesbit yada tescil edilip edilmediği Kadastro Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 45. maddesi hükümlerinin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, özellikle göz önüne alınmalı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı somut olayda incelenip irdelenmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA- 15.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.