22. Hukuk Dairesi 2017/27242 E. , 2020/1373 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı ... Yol ve Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü"ne bağlı ... Şantiye Şefliğinde bekçilik görev yaptığını, müvekkilinin 1987 yılında çalışmaya başladığını 2012 yılında emeklilik sebebiyle işten ayrıldığını, fazla çalışma yaptığı, hafta sonu tatilinde çalıştığı, dini ve milli bayramlarda çalıştığı ve bu mesai ve çalışmalarına binaen hak ve alacaklarını alamadığını ileri sürerek fazla çalışma, hafta sonu tatil çalışması alacağı ve dini ve milli bayram alacaklarının davalıdan tahsilini dava ve talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, daavcının fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının kısmen kabulüne, hafta tatili alacağının ise reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıda bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Çalışma düzenin ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma, alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışma alacaklarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Ayni ilkeler ulusal bayram ve genel tatil alacakları için de gereçerlidir.
Somut olayda, bilirkişi tarafından davacının 18:00-08:00 vardiyasında çalıştığı günlük 14 saatlik çalışma süresinden 2 saatin mahsubu ile fiilen 12 saat çalıştığı, gece çalışmasının en fazla 11 saat olması nedeni ile gece çalışması yaptığı günde 3,5 saat fazla çalışma yaptığı ve bunun haftada 3 gün olması nedeni ile haftalık 10,5 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek ve %40 takdiri indirim uygulanarak hesaplanmıştır. Ancak dinlenen tanık beyanlarına göre, davacının 2011 yılına kadar 3 günde 1, 2011 yılından sonra ise 2 günde 1 çalıştığı ve çalıştığı günde 3,5 saatlik çalışmasının fazla çalışma olarak kabul edildiği, kararın davacı tarafından temyiz edilmemiş olması nedeni ile davacı yönünden bu yönü ile kesinleştiği dikkate alındığında, davacının 2011 yılına kadar haftada 7 saat, 2011 yılından sonra ise haftalık 10,5 saat fazla çalışma yaptığının kabulü gerekir.
Yine davacının ulusal bayram genel tatil alacağı, ulusal bayram genel tatil günlerinin yarısında çalıştığı kabul edilerek hesaplanmış olup, dinlenen tanık beyanlarına göre 2011 yılına kadar 6 bekçi, 2011 den sonra ise 4 bekçinin görev yaptığı ve her nöbette 2 işçinin görevlendirildiği bu durumda davacının 2011 yılına kadar 3 günde 1, 2011 yılından sonra ise 2 günde 1 çalışması nedeni ile ulusal bayram genel tatil alacağı yönünden de, 2011‘e kadar ulusal bayram genel tatil günlerinin 1/3 ünde, 2011’den sonra ise ½ sinde çalıştığının kabulü gerekir.
Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
3-Taraflar arasında ıslaha karşı ile sürülen zamanaşımı savunması nedeniyle zamanaşımına uğrayan fazla çalışma alacağı bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa(suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafından 30/03/2016 tarihinde fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacakları ıslah edilmiş, ıslah dilekçesi davalıya 21/04/2016 tarihinli celsede tebliğ edilmiş, davalı ise 25/04/2016 tarihinde ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Davacının 20/03/2011 tarihinden önce dava dilekçesinde talep ettiği alacaklar dışındaki alacakları zamanaşımına uğramış olup, davacının zamanaşımına uğrayan fazla çalışma alacağı bulunmaktadır. Mahkemece davalının ıslah dilekçesine karşı süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı defi dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03/02/2020 gününde oybirliği ile karar verildi.