8. Hukuk Dairesi 2015/13838 E. , 2015/17018 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bursa 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2014
NUMARASI : 2013/361-2014/48
S.. O.. ile C.. K.. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kabulüne dair Bursa 2. Aile Mahkemesi"nden verilen 31.01.2014 gün ve 361/48 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı Sezgin vekili, .. plakalı araç nedeniyle dava konusu aracın davacının şahsi malı olduğunun tespiti ile aynen iadesine, mümkün değilse mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere şimdilik 5.000-TL"nin tasfiye tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Canan vekili, aracın davalıya gizli bağış yoluyla intikal ettiğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, dava konusu aracın davacının kişisel malı olduğunun tespiti ile davalı adına kaydının iptaline, davacı adına tesciline, olmadığı takdirde 5.000-TL bedelin davalıdan dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir(6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, dava konusu aracın aynen iadesi, olmadığı takdirde artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır. (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasadan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır. (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir. (TMK 222. m).
Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacak hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 gün 8/7 YİBK, 4721 sayılı TMK"nun 227/1, 231, 236/1 m). TMK"nun 239/1. fıkrasında; "katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” denilmektedir. 226/3.madde de ise "Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler" hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.
Açıklanan bu kuralın istisnaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtilmiştir. Temyize konu davadaki somut olayda açıklanan istisnai durumlar mevcut değildir.
Somut olaya gelince; eşler, 16.05.2002 tarihinde evlenmiş, 11.08.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu araç eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 26.12.2002 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. (TMK 179.m).
Davacının dayandığı 15.03.2002 tarihli adi yazılı belge dava konusu edilen aracın tarafların evlenme tarihinden daha önce satın alındığını kabule yeterli değildir. Aracın bedelinin davacı eş tarafından ödenip davalı eş üzerine kaydedilmesi işlemin bağış olarak kabulünü gerektirmez. Bağışlama iradesi mevcut değildir. O halde dava konusu aracın evlilik birliği içerisinde iktisap edilmiş edinilmiş mal niteliğinde olduğu benimsenerek usulüne uygun olarak düzenlenen 16.12.2013 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan katılma alacağına göre davada talep edilen miktar gözetilerek alacağa hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeksizin davacının mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacağı mülkiyet hakkına dayalı (ayni etkili) bir alacak olmadığı halde, terditli olarak karar verilerek öncelikle dava konusu aracın kaydının davacı adına tesciline karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 86,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 30.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.