10. Hukuk Dairesi 2018/2916 E. , 2019/3803 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : ... Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
KARAR
Dava, yaşlılık aylığı bağlanması ve alacak istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili; davacıya 14.03.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile ödenmeyen aylıkların yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum vekili, husumet, yetki ve derdestlik itirazları ile zamanaşımı def’i itirazında bulunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
“1-Davanın kısmen kabulü ile,
-01/04/2013 tarihinden itibaren davacıya yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine,
-01/04/2013 tarihinden itibaren ödenmesi gereken aylıklara ödeme tarihine kadar ay be ay faiz işletilmesine,
Aksi Kurum işleminin iptaline” şeklinde karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacının aylık şartlarını 15.03.2014 tarihinde yerine getirdiğinin kabulü ile 01.04.2014 tarihinden itibaren aylığa hak kazandığı gözetilerek,
“1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince KABULÜNE,
Ankara 3. İş Mahkemesinin 2013/1060 E. 2017/332 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
a-Davacıya 01/04/2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine, 01/04/2014 tarihinden itibaren ödenmesi gereken aylıklara ödeme tarihine kadar ay be ay faiz işletilmesine, aksi Kurum işleminin iptaline, fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, Kurumun yanlış yönlendirmesi nedeniyle işten ayrılma koşulunun gerçekleşmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili, kurum işleminin yerinde olduğundan bahisle kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosya kapsamı incelendiğinde, 1985-15.03.2014 tarihleri arasında 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılığı bulunan davacının, 01.09.2000-31.12.2006 tarihleri arasında vergi, 04.09.2000-13.07.2011 tarihleri arasında oda kaydı ile 04.06.1997 tarihinde şirket ortaklığı, 04.06.1997-14.05.2008 tarihler arasında 1479 sayılı Yasa Kapsamında sigortalılığının bulunduğu, 1998 ve 2001 yıllarında prim ödemesi yaptıktan sonra kalan borcun 6111 sayılı yasa kapsamında yapılandırıldığı ve borcun 31.10.2011,13.06.2012 tarihlerinde tamamının ödendiği, 14.03.2013 tarihinde tahsis talebi üzerine davalı Kurum tarafından yapılan incelemede, 1981 tarihinde tescil edilen Nurtok Gıda Maddeleri İhr. İth. Nak. ve Paz. Ltd. Şti."nin ortağı olduğundan bahisle ayrıca prim borcu çıkarıldığı, davacının askerlik süresini borçlandığı ve 14.03.2014 tarihine kadar çalışmasının devam ettiği belirgindir.
Davacı işbu dava ile, 14.03.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasını ve ödenmeyen aylıların yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir. Davalı Kurum tarafından, davacının 04.06.1997-14.05.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğu kabul edilmiş ancak 30.04.2008 tarihi itibariyle 5 yılı aşkın prim borcu bulunması nedeniyle 5510 sayılı Yasanın Geçici 17. Maddesi kapsamında 30.06.1998 tarihinde sigortalılığının durdurulduğu, prim borcunun bulunmadığı, talep halinde 01.07.1998-30.04.2008 tarihleri arasını ihya yapabileceğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
Temyize konu ilgili Bölge Adliye Mahkemesi kararında, davacının Nurtok Gıda Maddeleri İhr.İth.Nak. ve Paz. Ltd.Şti nin ortağı olmadığının kabulü ile (Bu husus, Dairemizce de yerinde görülmüştür.) “davacının sigorta başlangıç tarihinin askerlik süresi kadar geriye götürülmesi sonucunda 01/12/1983 olduğu, hizmet cetvelinde başkasına ait hizmetler ile bir takvim yılında 360 günden fazla olarak bildirilen hizmetler ve Bağ-Kur sigortalılık ile çalışan sürelerin dışlanmasından sonra 01/08/1985 - 15/03/2014 tarihleri arasında 3540 gün 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında prim gün sayısının olduğu, tahsis talep tarihi olan 01/04/2013 tarihine kadar bu sürenin 3195 gün olduğu, davacının ayrıca 5 yıl 22 gün (1822 gün) primi ödenen Bağ-Kur sigortalılık süresi ile 600 gün askerlik borçlanma süresinin bulunduğu, buna göre 23/05/2002 tarih, 4759 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişik 506 sayılı Kanunun geçici 81/B-e maddesi uyarınca 25 yıl sigortalılık süresi, 5225 gün primi ödenen gün sayısının bulunması ve 48 yaşını tamamlaması halinde, işten ayrılarak tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığına hak kazanacağı anlaşılmaktadır.” gerekçesiyle belirtilen şekilde hüküm kurulmuş ise de, davacının, davalı Kurum kabulündeki gerek 5510 sayılı Yasa’nın 4/1-a ve gerekse de 4/1-b maddesi kapsamındaki sigortalılık süreleri netleştirilmiş değildir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince davacının sigortalılık süreleri hesaplanmış ise de, davacının güncel hizmet bilgileri getirtilmeli, çakışan, başkası adına gözüken ve bir yıl içindeki fazla çalışılan sürelerde davalı Kurum tarafından hangi sürelerde hangi sigortalılık kolunda bir kabul yapıldığı ayrıntılı ve açıkça sorularak toplam sigortalılık süresi belirlenmeli, ihtilaf halinde gerekli irdeleme ve tespit yapılmalı, ihyaya konu dönem yönünden gerekli ihya ödemesi yapıldıktan sonra ilgili sigortalılık süresi değerlendirilmeli, ödenmediği takdirde bu sürenin tahsiste dikkate alınamayacağı gözetilerek, elde edilecek verilere göre tahsis şartları irdelenip sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
Bölge Adliye Mahkemesince, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunu kabulü ile yazılı biçimde tesis edilen kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, HMK"nın 373/2 maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.