17. Hukuk Dairesi 2016/18154 E. , 2018/1320 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; müvekkillerinin murisi ...’in ..."tan kullandığı zirai kredi nedeniyle davalı tarafından hayat sigortası yapıldığını, murisin 12.6.2008 tarihinde vefat ettiğini, poliçe teminatının müvekkillerine ödenmesi taleplerinin reddedildiğini ileri sürerek, 30.000,00 TL teminatın 5.9.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı sigorta şirketi vekili, sigortalının diyabet ve hipertansiyon hastalıklarını poliçe imzalanırken beyan etmediğini ve ölümün bu hastalıklara bağlı olarak gerçekleştiğini, TTK."nun 1290. maddesi uyarınca sigorta sözleşmesi imzalanırken sigortalının doğru beyanda bulunma yükümlülüğüne aykırı davrandığını öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Daire’mizin 22/12/2014 tarih ve 2013/13875 Esas, 2014/19188 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Adli Tıp Kurumundan gelen raporda da davacıların murisi ..."in ölüm nedeninin , ölüm anı ile ilgili herhangi bir tıbbi belge bulunmadığı ve otopsi yapılamadığından tespit edilemediğinin bildirildiği, davacıların murisi müteveffa ..."in poliçe imzalanırken diyabet ve tansiyon hastalıklarına ilişkin beyanda bulunmamış olduğu, bunun akabinde sigorta şirketinin durumu öğrendiği tarihten itibaren cayma hakkını kullanmış olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.Davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 24/07/2007-24/07/2008 tarihleri için hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 13/06/2008 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.
Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6762 sayılı TTK"nın 1290. maddesi( 6102 sayılı TTK 1435,1439 ve 1440. maddeler) her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Yargıtay"ın yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini almıştır.Gerek TTK’nın 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, formun doldurulmamış olması sigortalının sağlığına ilişkin konularda sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur.
Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının diyabet ve hipertansiyon hastalıkları olup olmadığı, sigortalının önceki hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağının olup olmadığı, bu hastalıkları kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktasında toplanmaktadır.Yargılama sırasında alınan ATK raporunda; Kayıtlı bulgulardan ve tıbbi belgelerden ve mernis ölüm belgesinde Myokard İnfarktüsü nedeniyle öldüğü bildirilmekle birlikte ölüm anıyla ilgili bir tıbbi belge bulunmadığı otopsi de yapılamadığı için mevcut belgelerle kişinin ölüm sebebinin bilinmediği ve diyabet ve hipertansiyon hastalıklarıyla bağlantısı olup olmadığının tespit edilemediği belirtilmiştir. Mahkemece buna dayanılarak davanın reddine karar verilmişse de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Mahkemece sigortalının poliçe düzenlenmeden önce mevcut olduğu tespit edilen hastalıklarını davalı sigorta şirketine bildirmemesi konusunda kasıtlı olup olmadığı, buna göre bu hastalıklarını beyan etseydi ödemesi gereken primin artıp artmayacağı, ne kadar prim ödediği konularında araştırma yapılarak TTK 1290.madde kapsamında proporsiyon hesabı yapılması gerekip gerekmediği tartışılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 26.2.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.