4. Hukuk Dairesi 2014/16735 E. , 2015/5335 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/12/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 22/03/2012 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 21/10/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, karşı taraftan davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 29/04/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, haksız şikayet nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda davacı, olayın ertesi günü verdiği ifadede odanın ışığını yakınca odada bulunan kişinin dava dışı kayınbiraderi olduğunu bildirmiş, olaydan yaklaşık 45 gün sonra Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçe ile bu kez kendisine saldıran kişinin davacı ... olduğunu bildirmiştir. Yapılan hazırlık soruşturmasında ise davacının olay saatinde köy kahvesinde olduğu anlaşıldığından takipsizlik kararı verilmiştir. Davalının ilk ifadesinde kendisine saldıran kişiyi hem yatak odasından ışığı açınca gördüğü, daha sonra komşuların gelmesi üzerine merdivenin altında duvara yaslanmış olarak gördüğü ve olay anında kendisine saldıran kişinin kot pantolonlu koyu renk uzun kollu tişört giymiş, dağınık saçlı bıyıklı zayıf yapılı kısa boylu bir erkek olarak tarif edip bu kişinin “sus konuşma sana birşey yapmayacağım” dediğini de belirttiği anlaşılmaktadır. Bütün bu ayrıntılardan sonra önce kayınbiraderinin ismini verdikten 45 gün sonra davacının adını vermesi samimi olmadığı gibi, hiçbir delil ve emareye de dayanmamaktadır. Şu durumda şikayet hakkının sınırları aşılmış ve davacının cinsel saldırı gibi toplum içinde rencide edici bir suçlama nedeniyle kişilik hakları ihlal edilmiştir. Açıktan nedenlerle davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. 29/04/2015