Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/2464 Esas 2016/9197 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/2464
Karar No: 2016/9197
Karar Tarihi: ..........

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/2464 Esas 2016/9197 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Dava, bir banka ile bir şirket arasında akdedilen ve diğer kefiller tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalanan kredi sözleşmesine dayalı olarak açılmıştır. Davalı kefillerin sorumlu olacakları miktarın belirlenmemiş olması gerekçesiyle, davacının itirazının kabul edilerek icra takibinin durdurulması istenmiştir. Mahkeme, davalıların nam-ı müstear iddiasını ispatlayacak delil sunmadığından, kefaletnamenin yasalara uygun olarak düzenlendiğine karar vererek dava lehine karar vermiştir. Ancak, verilen kararın yeterli detayda olmadığı gerekçesiyle hüküm bozulmuş ve yeniden değerlendirilmesi istenmiştir.
Kanun maddeleri:
- 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 484. maddesi: Kefalet sözleşmesinin geçerliliği, yazılı olmasına ve kefilin sorumlu olacağı miktarın sözleşmede belirlenmiş olması koşuluna bağlıdır.
19. Hukuk Dairesi         2016/2464 E.  ,  2016/9197 K.
"İçtihat Metni"


Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ :.... Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 27/05/2015
NUMARASI : 2014/1221-2015/300
DAVACI :...
DAVALILAR : ....

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -

Davacı vekili, dava dışı banka tarafından davalılar hakkında başlatılan icra takibine konu alacağı müvekkilinin temlik aldığını, dosya borcunun haricen bankaya ödendiğini ve icra müdürlüğünden rücu belgesi alındığını, iş bu temlik sözleşmesi ve rücu belgesi uyarınca başlatılan icra takibinin davalıların haksız itirazları ile durduğunu ileri sürerek, itirazların iptaline ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacı davada taraf olmayan diğer kefillerin nam-ı müstearı olup banka alacağını temlik almasındaki asıl maksadın borcun tamamını müvekkillerine yüklemek olduğunu, ayrıca takibe konu edilen asıl alacak ve faiz tutarlarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddine ve %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre, davalıların nam-ı müstear iddiasını ispata yönelik delil sunmadığı, temliknamenin yasa ve usule uygun olarak düzenlenmiş olduğu, davalı şirketin sözleşmeden doğan borcu ödemediği, bunun yanında sözleşmeye müşterek borçlu ve müşterek kefil sıfatıyla imza atan diğer davalıların sözleşmede sorumlu oldukları miktarların yazılı olmadığı, sözleşmede kefalet miktarı belirli olmadığından geçerli bir kefaletten söz edilemeyeceği gerekçesiyle davacının davalı şirket aleyhine açmış olduğu davanın kabulü ile, davalı şirketin icra takibine itirazının iptaline, %20 oranındaki icra inkar tazminatının bu davalıdan tahsiline, diğer davalılar aleyhine açılan davanın reddine, davalıların şartları oluşmayan kötüniyet tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacı banka ile davalı şirket arasında akdedilen ve diğer kefiller tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalanan 19/10/2006 tarihli 150.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediye ilişkin alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK"nun 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerliliği, yazılı olmasına ve kefilin sorumlu olacağı miktarın sözleşmede belirlenmiş olması koşuluna bağlıdır. İcra takibinin dayanağı 19/10/2006 tarihli genel kredi sözleşmesinde kredi limitinin 150.000,00 TL olduğu açıkça gösterilmiştir. Bu kredi limitinden kefillerin sorumlu olacağı belirli bir miktarın mevcudiyeti anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, kredi limitinin aynı zamanda davalı kefillerin kefalet sorumluluğunu belirlediği, bu davalıların kefalet limiti dahilinde ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarından sorumlu olacakları gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, ..........gününde oybirliğiyle karar verildi.




Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.