Taraflar arasındaki araç tazminatından doğan alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait aracın 90.000 km bakımı için davalı servise teslim edildiğini, ancak aracın servise tesliminden sonra şanzıman arızası çıktığını, bu arızanın davalı servisin kusurlu davranışından kaynaklandığını, zararın tazminini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, özetle; davaya konu aracın bu arızasının zaten araç servise getirildiğinde mevcut olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Somut olayda, İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2011/36 D.İş sayılı dosyasına sunulan 28.06.2011 havale tarihli bilirkişi raporunda "...şanzımanda bu hasarların olduğu sürece şanzımanın görev yapması ve aracın yürümesi mümkün görülmemektedir..." denildiği, mahkemeye sunulan 19.04.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda "...bu hasarın tamamının davalı tarafın kusurundan kaynaklandığı yönünde kanaat oluştuğu..." nun belirtildiği, 18.09.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise "... Araçtaki şanzıman arızasının, şanzıman kutusunun yağ kaçırmasından kaynaklandığı ve bu durumun davacının kullanımı sonucu oluştuğu, dolayısıyla araçtaki şanzıman arızasından davalının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir..." denildiği, mahkeme tarafından özellikle son bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporları incelendiğinde; raporlar arasında çelişki olduğu görülmektedir. Mahkemece öncelikle 19.04.2013 havale tarihli ve 18.09.2013 tarihli bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan davaya konu araçta meydana gelen hasarın kimin kusurundan kaynaklandığı yönünde yeni bir rapor alınmalı, önceki bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeli, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmelidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.