21. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/18932 Karar No: 2017/5919 Karar Tarihi: 10.07.2017
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/18932 Esas 2017/5919 Karar Sayılı İlamı
21. Hukuk Dairesi 2016/18932 E. , 2017/5919 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
K A R A R
1-Av. ..."nun davalı ... AŞ. adına işlem yaptığı ve kararı temyiz ettiği, ancak anılan vekil adına davalı ... AŞ. tarafından verilmiş vekaletnameye dosya içerisinde rastlanılmadığından, vekaletname eksikliğinin giderilmesi, şayet vekaletname ibraz edemezse, var ise davalı adına vekaletname ibraz eden diğer vekiline, vekaletname ibraz etmiş başka bir vekili de bulunmuyor ise yokluğunda aleyhine verilen kararın adı geçen davalıya yöntemince tebliğ edilerek temyiz süresi geçtikten sonra ve gerektiğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432. maddesindeki prosedür işletildikten sonra gönderilmek, 2-01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre; kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir). Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun‘un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması zorunludur. Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veye gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir. Davanın tümden kabulü yada reddi söz konusu olsa bile tarafların kararın gerekçesini temyiz etmekte hukuki yararları bulunabileceğinden, bu gibi durumlarda bile gerekçeli kararın yöntemince taraflara tebliği zorunludur. Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda davalı ... AŞ. tarafından sunulan temyiz dilekçesinin yöntemince davacı tarafa tebliği ile tebligat parçası eklendikten sonra gönderilmek, 3- Davalı ..."in vekilinin bulunduğu, gerekçeli kararın bu vekile tebliğe çıkarıldığı, ancak tebliğ işleminin 7201 sayılı yasanın 21. maddesine göre adreste geçici olarak bulunamadığı için muhtara yapıldığı. Mazbataya isim vermekten kaçınan komşusuna haber verildiğinin şerh düşüldüğü dolayısıyla yapılan tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davalı ... vekiline yöntemince gerekçeli karar tebliğ edilerek temyiz süresi geçtikten sonra ve gerektiğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432 ve 433. maddelerindeki prosedür işletildikten sonra gönderilmek, 4-Davacının sendika üyesi olup olmadığı, davalı işyerinde toplu iş sözleşmesi uygulaması bulunup bulunmadığı araştırılarak var ise ilgili belgelerin dosyaya celp edilmesinden sonra gönderilmek üzere, Dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 10/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.