4. Hukuk Dairesi 2014/8695 E. , 2015/5186 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat Recep Bakırcı tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 04/04/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı ... yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/03/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ile davalı ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; basın yolu ile kişilik haklarına haksız saldırı hukuksal nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı; ... Başkanı olduğunu, yerel “...” nin 02/10/2010 tarihli nüshasında ve internet sitesinde davalılardan ... tarafından “...“ isimli köşede yazılan köşe yazısındaki beyanlarla kişilik haklarına haksız şekilde saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, zamanaşımı itirazında bulunarak, yazının çiğ süt fiyatlarının belirlenme şeklinin eleştirisi niteliğinde olduğunu, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılardan ... yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, diğer davalı yönünden istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ile davalılardan ... tarafından temyiz olunmuştur.
1- Davacının temyiz itirazları yönünden;
Mahkemece, davalı şirket tüzel kişi olup, eylemin cezalandırılacak faili olmadığı, uzamış ceza zamanaşımının şirkete uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı şirket yönünden 818 sayılı Borçlar Kanunu 60/1 maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, davalı ... aleyhine söz konusu yazı nedeniyle hakaret suçundan mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/4-319 esas, 2012/619 karar sayılı karanında da belirtildiği gibi tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerekir, zira, organların fiili nedeniyle tüzel kişiler doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü olduğundan tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesi uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğurur. Davaya esas olayda davalılar dava konusu zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarından davalı şirket de diğer davalı için öngörülen zamanaşımı süresine tabidir. O halde davalı şirket yönünden de ceza zamanaşımı süresinin uygulanarak davanın esası incelenerek karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davalı şirket yönünden zamanaşı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirir.
2- Davalı ..."ın temyiz itirazları incelendiğinde;
Mahkemece, davalı ... yönünden, ceza zamanaşımının dolmadığı, köşe yazısında ; " ... " şeklinde verilen yazı ile gerçekleşen eylemde, davalı tarafından verilen haberde özle biçim dengesinin bozulduğu, yazıda kullanılan cümlelerin incitici ve aşağılayıcı olduğu, manevi tazminat isteminin kabul edilerek kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda; her ne kadar davalı ... hakkında söz konusu yazı nedeniyle hakaret suçundan mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmişse de bu karar bağlayıcı nitelikte değildir. Dosyadaki tanık beyanından ihale öncesi sanayiciler ve kooperatif temsilcilerinin bir araya gelip yemek yiyip ön görüşme yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu beyanlar nazara alındığında yazı içeriğinin görünür gerçeğe uygun olduğu, yazının içeriği itibarıyla çok sayıda süt üreticisini ilgilendiren bir konuda yazılması nedeniyle kamu yararının gerçekleştiği , yazıda kullanılan ifadeler ve yazılış şeklinin de eleştiri sınırlarını aşmadığı, davacının kişilik haklarının ihlal edilmediği anlaşılmaktadır.
O halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davalı ..."ın bir miktar manevi tazminatla sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (1) no"lu bentte gösterilen nedenle davacı (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... yönünden BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.