Esas No: 2008/2611
Karar No: 2008/2649
Karar Tarihi: 13.06.2008
Hazine Adına Tespit - Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliği - Mera - Yerel Bilirkişi Ve Tanık - Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2008/2611 Esas 2008/2649 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2008/2611 E., 2008/2649 K.
7. Hukuk Dairesi 2008/2611 E., 2008/2649 K.
- HAZİNE ADINA TESPİT
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ
- MERA
- YEREL BİLİRKİŞİ VE TANIK
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 14 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 16 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 18 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
Dava konusu taşınmazın tesbitine bir kayıt ve belge esas alınmamış, yargılamada taraflar bir kayıt ve belgeye dayanmamışlardır.
Mahkemece, dava ve temyize konu 238 ada 9 parsel sayılı taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı, tespit gününde adına tescile karar verilen davacı Belediye Tüzel Kişiliği yararına 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Dava konusu taşınmaza komşu 13 parsel sayılı taşınmazın mera niteliğiyle sınırlandırılarak tesbit edildiği dikkate alındığında yanlar arasındaki uyuşmazlığın dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yönünde toplandığı kuşkusuzdur. Kural olarak, mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi yada taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır. Kural olarak meraların çıplak mülkiyeti hazineye "intifaı" bir başka deyişle yararlanma hakkı taşınmazın bulunduğu belde yada köy tüzel kişiliğine aittir. Öte yandan davacı tarafın sıfatı ile uyuşmazlığın niteliği dikkate alındığında, bu nitelikte taşınmazlar belediye hudutları içerisinde kalsa bile mülkiyetinin belediye tüzel kişiliğine geçmesi hukuken olanaksızdır. Nitekim bu olgu öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanmış olup Yüksek İdari Yargı yeri olan DANIŞTAYIN 2981 Sayılı Yasanın 11.maddesi hükmü ile ilgili olarak oluşturduğu, uygulama ve mütalaa ile doğrulanmıştır. O halde uyuşmazlığın saptanan niteliği dikkate alınarak çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753-5618 sayılı Yasalar uyarınca mera tahsisi yapılmış ise Özel İdare Müdürlüğünden 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise aynı doğrultudaki araştırma, 4342 sayılı Yasa uyarınca, taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılıp yapılmadığının Mülki Amirlikten sorulup saptanması zorunludur.
Mahkemece bu doğrultuda bir araştırma ve soruşturma yapılmamıştır. Kuşkusuz 4753 ve 5618 sayılı Yasalar ile 4342 sayılı Yasalar uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise aynı doğrultudaki araştırma dava sonucunda yararı olmayan taşınmazın bulunduğu belde yada köye komşu köyler halkından seçilecek elverdiğince yaşlı, yansız yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile uyuşmazlık çözümlenecektir. O halde somut olayda sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca mera tahsisi yapılıp, yapılmadığının Özel İdare Müdürlüğünden, 4342 sayılı Yasa uyarınca mera tahsisi yapılıp yapılmadığı ise Mülki Amirlikten sorulup, saptanmalı, yapılmış ve bu yönetimsel işlemler kesinleşmiş ise mera tahsis haritası ve eki belgeler yerinden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava konusu taşınmazın bulunduğu belde yada köye komşu belde yada köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklar ve uzman bilirkişi, tapu fen memuru ve uzman ziraatçi bilirkişi ve tutanak bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, mera tahsisi yapılmış ise mera tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi fen memuru eliyle yerine her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerlerinden varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera tahsisi yapılmamış ise yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, tespitte saptanan hukuksal olgu dikkate alınarak bu olgular değerlendirilirken komşu mera niteliğiyle sınırlandırılarak tesbit edilen 13 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu taşınmaz arasında ayırıcı unsur olarak doğal yada yapay bir sınır yeri bulunmadığı dikkate alınmalı, taşınmazın mera olup olmadığı yolunda tutanak bilirkişilerinden de ayrıntılı, gerekçeli, olaylara dayalı bilgiler alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tespit ve belirtmelik tutanağı bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de usulün 259.maddesi hükmü uyarınca taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları arasındaki çelişki duraksamasız giderilmeli, dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kaldığı yada kamu malı niteliğinde mera olduğu saptandığı takdirde bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımadığı gözönünde tutulmalı, öte yandan uzman ziraatçi bilirkişi aracılığıyla çekişmeli taşınmaz bizzat mahkemece görülüp gözlenmeli, taşınmazın fiziksel yapısı meyil durumu, taş yada toprak unsurundan hangisinin galip olduğu ayrıntılı şekilde keşif tutanağına geçirilmeli, komşu taşınmazların toprak yapısı ile dava konusu taşınmazın toprak yapısı mukayese edilmeli, bu fiziksel olgular da keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, dava konusu taşınmaza dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları içeriğine göre tespitlerine bir kayıt ve belge esas alınmamış ise tutanakları içeriğinde vurgulanan maddi ve hukuki olgularla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, bir kayıt ve belge esas alınmış ise sözü edilen belgelerin nizalı parsel yönünü ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği incelenmeli, anılan taşınmazların davalı olup olmadıkları tespitlerinin kesinleşip kesinleşmediği incelenip, irdelenmeli, dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi ve davacı Belediye Tüzel Kişiliğine taşınmazın intikali hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, özellikle uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçi bilirkişiden ise mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya elverişli ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, az yukarıda vurgulandığı gibi deliller takdir ve tahlil edilerek taşınmazın çevresini oluşturan eylemli durum dikkate alınmalı, taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera tahsisi yapılmış, taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde tahsisin kesinleştiği gün ile kadastro tesbitinin kesinleştiği gün arasında iktisap sağlayan yirmi yıllık sürenin geçip geçmediği gözönüne alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 16/B, 14, 14/son ve 18.maddeleri hükmü eşliğinde sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 13.06.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.