12. Ceza Dairesi 2019/793 E. , 2019/5451 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Görevi kötüye kullanma
Hükümler : Sanıklar hakkında TCK"nın 257/2, 62, 53/5, 53/1-a, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri gereğince ayrı ayrı mahkumiyet
Görevi kötüye kullanma suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2012 gün, 6-386; 30.11.2010 gün, 5-237; 29.05.2007 gün, 114-113; 26.05.2009 gün ve 50-130 sayılı ve benzer kararlarında vurgulandığı üzere; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 40/2, 5271 sayılı CMK"nın 34/2, 231/2, 232/6. maddeleri gereğince, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir nitelikte açıkça gösterilmesi zorunludur. Bunlardan bir veya birkaçının eksik ya da hatalı gösterilmesi CMK"nın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedenini oluşturmaktadır. Bu bildirimlerdeki temel amaç, kanun yollarına başvuru hak ve yetkisi bulunanların, başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
İncelenen dosyada; 05.08.2017 tarihli ve 30145 Mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 291. maddesinin 1. fıkrasındaki 15 günlük sürenin istinaf mahkemelerine ilişkin temyiz süresini düzenlediği, daha önce Yargıtay incelemesinden geçen dosyalara ilişkin temyiz süresinin 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 310. maddesine göre 1 hafta olduğu gözetilmeksizin, hüküm fıkrasında temyiz süresinin 15 gün olarak belirlenmesi suretiyle sanıkların yanıltıldığı anlaşıldığından, sanıkların yokluğunda 25.05.2018 tarihinde verilen ve sanıklar Fatih ile Meltem"e 01.06.2018, sanık ..."e 06.06.2018 tarihinde tebliğ olunan hükümlere ilişkin sanık ... müdafiince yapılan 13.06.2018, sanık ... müdafiince yapılan 18.06.2018 ve sanık ... müdafiince yapılan 20.06.2018 tarihli temyiz taleplerinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede:
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre,
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklanmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 230. maddesinde ise hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça ifade edilmesi, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirilmesinin yapılması, Ceza Kanunu"nda öngörülen sıra ve esalara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkumiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususa ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı Kanun"un 308/7 ve 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır.
Yerel mahkemece, bu ilkelere uyulmadan, sanıkların suç oluşturduğu kabul edilen eylemlerinin ve suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğu, hangi nedenle hangi delillere üstünlük tanındığı tartışılıp değerlendirilmeksizin, yasal gerekçeden yoksun şekilde hükümler kurulması,
2-Kabul ve uygulamaya göre de:
a)CMK"nın 226/2. madde ve fıkrasında cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması halinde ek savunma hakkı verilmesi gerektiği düzenlenmiş olup, iddianamenin ve bozma ilamının içeriği ile dosya kapsamına göre ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkan ve doktor sanıklar tarafından bilinmeyen bir halin mevcut olmaması karşısında, yerel mahkemece CMK"nın 226. maddesi gereğince ek savunma hakkı tanınmadan sanıklar hakkında TCK"nın 53/5. madde ve fıkrasının uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de,
Görevi kötüye kullanma suçunu TCK"nın 53/1-a madde, fıkra ve bendindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanıklar hakkında, TCK"nın 52/3. madde ve fıkrası gereğince adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısı gösterilip, TCK"nın 53/5. madde ve fıkrası gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi ve TCK"nın 3/1. madde ve fıkrası uyarınca tayin olunacak güvenlik tedbirinin süresinin fiilin ağırlığı ile orantılı, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olacak şekilde belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmaksızın, sanıkların 5 ay süre ile TCK"nın 53/1-a madde, fıkra ve bendinde yer alan hak ve yetkiyi kullanmaktan yasaklanmalarına karar verilmesi,
b)Kendilerini vekil ile temsil ettiren katılanlara ödenmesi gereken vekalet ücretinin, CMK"nın 326/2. madde ve fıkrası gereğince sanıklardan eşit olarak alınmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, hükmedilen vekalet ücretinin sanıklardan nasıl tahsil edileceğine dair açıklama içermeyecek şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 24.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.