Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/18490
Karar No: 2019/3633
Karar Tarihi: 18.04.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/18490 Esas 2019/3633 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/18490 E.  ,  2019/3633 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi


    KARAR


    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalılardan ... ve karar başlığında yer almayan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi;
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, aşağıdaki bendler kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Davaya konu uyuşmazlık, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7. maddesi gereğince 506 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 79. maddesinin 10. fıkrasına ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesine dayalı hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Somut uyuşmazlıkta, davacı, 20.10.1998 tarihi ile 05.05.2003 tarihleri arasında davalı Polis Lojmanları 1.Kısım Yönetim Kurulu Başkanlığı işyerinde kapıcı ve kaloriferci olarak çalıştığının tespitini talep etmiştir.
    Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir (TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m.8) ve tüzel (TMK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2007 tarih ve 2007/5-972 Esas, 2007/972 Karar sayılı ilamı)
    506 sayılı Yasanın 2’nci maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet aktine (iş sözleşmesine) dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu kanuna göre “sigortalı” belirtildikten sonra, 3’ncü maddesinde, bu kanun uygulamasında sigortalı sayılmayacak kimseler ile, bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı kimseler açıklanmış, 4’ncü maddesinde, bu kanunun uygulanmasında 2’nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler “işveren” olarak tarif edilmiş, 6.maddede de, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları hüküm altına alınmıştır.Anılan kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; iş sözleşmesine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, 3’ncü maddede belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmamasıdır.
    Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. İş sözleşmesinde, çalışan, emeğini, iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır, ücret ise, yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
    506 sayılı Kanunun 4.maddesinde ise; "sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler" işveren olarak tanımlanmıştır. "Çalıştıran" olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen "işvereni" ifade etmektedir. Anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, bu tür tespit davalarının sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
    Somut olayda; davacının, çalıştığını iddia ettiği Polis Lojmanları" nın İçişleri Bakanlığına bağlı olduğundan bahisle davada bakanlığı hasım gösterdiği anlaşılmakla, mahkemece, işveren sıfatının lojmanın yönetim kuruluna ait olduğu gözetilerek ... hakkında açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
    2-Mahkeme kararlarının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297"nci maddesinde tanımlanan unsurları taşıması ve kararda taraf isimlerinin doğru bir biçimde gösterilmesi gerekmektedir. 6552 sayılı Kanunun 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64. maddesiyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine eklenen 4. fıkrada, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiştir.
    Eldeki dosya incelendiğinde; davanın açılış tarihi itibariyle Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın taraf sıfatı feri müdahil iken karar başlığında Kuruma taraf olarak hiç yer verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    3-Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesi son fıkrasında; " Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." düzenlemesi yer almaktadır.
    Mahkemece anılan düzenlemeye aykırı olarak ve kararın infazı sırasında tereddüde yol açacak şekilde, kararın hüküm fıkrasında; "22.12.2015 tarihli bilirkişi raporunun karar eki sayılmasına" şeklinde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda karar vermesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    O hâlde, temyiz eden vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.04.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi