Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/1603
Karar No: 2008/1655
Karar Tarihi: 21.04.2008

Kadastro Tespiti - Kazandırıcı Zamanaşımı - Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2008/1603 Esas 2008/1655 Karar Sayılı İlamı

 

 

7. Hukuk Dairesi 2008/1603 E., 2008/1655 K.

7. Hukuk Dairesi 2008/1603 E., 2008/1655 K.

  • KADASTRO TESPİTİ
  • KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI

 

  • 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 43 ]
  • 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 14 ]
  • 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 18 ]
  • 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 20 ]

"İçtihat Metni"

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında 388 ve 1285 parsel sayılı sırasıyla 33875 m2 ve 7500 m2 yüzölçümündeki taşınmazlardan 388 parsel sayılı taşınmaz 50 dönüm fazlası olarak 1285 parsel sayılı taşınmaz ise 20 dönüm fazlası olarak o günde yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama Kanunu"nun 1617 sayılı Kanunla değişik 33/son maddesi hükmü uyarınca ayrı ayn davacı Hazine adına tespit edilmiştir. Kadastro komisyonunca davalı Şeyhmus"un 388 parsele yönelik, davalı Mustafa"nın ise 1285 parsele yönelik itirazlarının kabulüne, taşınmazların ayrı ayn muterizferi adına tescili üzerine davacı Hazine, dava konusu taşınmazların Hazine adına tescili İstemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, 388 parsel sayılı taşınmazın davalı Şeyhmus adına, 1285 parsel sayılı taşınmazın ise davalı Mustafa adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece dava ve temyize konu taşınmazlar üzerinde tespit gününde adlarına tescile karar verilen zilyetleri davalılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi hükmünde Öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Dava ve temyize konu taşınmazların çevresini oluşturan taşınmazlann tespit maliklerinin soy isimlerinin benzer olduğu dikkate alındığında, taşınmazlann öncesinin bir bütün olabileceği, daha sonra tapuda kayıtlı olmadığı anlaşılan, bu nedenle menkul mal hükümlerine tabi bulunduğu belirlenen dava ve temyize konu taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, önceki malik ya da malikler Ölmüş ise adı geçenlerin ölüm gününden sonra mirasçıları arasında yöntemine uygun biçimde paylaşma yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise paylaşmanın yapıldığı günün duraksamasız belirlenmesi gerekir. Ne var ki, mahkemece bu doğrultuda herhangi bir araştırma ve soruşturma yapılmamıştır.

Öte yandan, dava ve temyize konu taşınmazlarla ilgili olarak yapılan yargılamada vergi kayıtlanna dayanıldığı anlaşılmaktadır. Kural olarak vergi kaydı mülkiyet belgesi değildir. Zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilmesi de olanaksızdır. Kaldı ki, vergi kayıtları yöntemine uygun biçimde yerine uygulanmamış, vergi kayıt maliki ile vergi kaydına dayananların akdi ya da irsi ilişkileri de yöntemine uygun şekilde belirlenmemiştir.

Dava konusu taşınmazların kadastro tespitleri 766 sayılı Tapulama Kanunu"nun yürürlükte bulunduğu günde yapılmıştır. Anılan Yasa"nın değişik 33. maddesi hükmüne göre, bölgede bir kişinin kayıtsız ve belgesizden zilyetlik yoluyla edinebileceği toplam taşınmaz miktarının bir parçada 20 dönüm, bölge dahilinde ise toplam 50 dönüm olarak sınırlandırılmıştır. Ne var ki, daha sonra anılan Yasaty yürürlükten kaldıran 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 1987 yılında yürürlüğe girdiği, sözü edilen Yasa"nın geçici 4. maddesi hükmü dikkate alındığında eldeki davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14/son maddesindeki hükmünün açık bir söyleyişle kısıtlamalann zilyetleri yararına uygulanacağı kuşkusuzdur.

kz yukanda vurgulanan olgular dikkate alındığında, uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözümleneceği ve vergi kaydının zilyetlikle bir-leşmedikçe mülkiyet belgesi niteliğinde olmadığı dikkate alınarak tutunulan vergi kayıtlarının zilyetleri yararına hiçbir hukuksal sonuç doğurmayacağı kuşkusuzdur. Kaldı ki, vergi kayıtlarının uygulaması da yetersizdir. Kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri uzman bilirkişi tarafından düzenlenen haritada 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun şekilde de gösterilmemiştir. Böylesine yetersiz, sağlıksız araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulamaz.

O halde, saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, öncelikle davalı tarafın tutunduğu vergi kaydı Özel İdare Müdürlüğü"nden yüzölçümünün türünü, oluşma nedenini ve oluştuğu günü tüm malik ya da maliklerini gösterecek biçimde onaylı örneği getirtilmeli, bundan sonra vergi kaydına dayanan davalı tarafın kayıt maliki ya da malikleri ile akdi, irsi ilişkisi sorulup saptanmalı, bu nedenle kayıt maliki ya da maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri, ilgili Nüfus Müdürlüğü"nden getirtilmeli ya da bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ibraz ettirilmeli, bu yolla irsi ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdi ilişkiye dayamldığı takdirde ilgiliden bu konudaki delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı ya da bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri ibraz ettirilmeli, vergi kaydına dayanan tarafın vergi kayıt maliki ya da malikleri ile akdi ya da irsi ilişkisi saptandığı takdirde dayanılan vergi kayıtlarının dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği. Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğü"nden ayn ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara da dıştan komşu taşınmazları da birarada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğü"nden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanaklan kayıtlar, davalı İseler dava dosyalan da getirtilmeli, dayanılan vergi kayıtlarının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı oldukları saptandığı takdirde usulün 43 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyannca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve vergi kayıtlarının kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan vergi kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine ayn ayrı uygulanmalı, uygulamada vergi kayıtlarının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa Özellikle gözönünde tutulmalı, vergi kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye vergi kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayn işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan vergi kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dava konusu taşınmazların tümü ya da bir bölümü dayanılan vergi kayıtlarının kapsamında kaldığı saptansa bile az yukarıda vurgulandığı gibi vergi kaydının mülkiyet belgesi olmadığı zilyetlikle bir-leşmeyen vergi kaydına değer verilmeyeceği düşünülerek yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, özellikle bu konuda taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayn ayn olaylara dayalı bilgiler alınmalı, ayrıca dava konusu taşınmazlann sınırlarını oluşturan dava dışı taşınmazlarla birlikte öncesinin bir bütün olup olmadığı, bir bütünden bölünmüş ise paylaşmanın hangi günde yapıldığı, paylaşmanın yapıldığı gün ile taşınmazların kadastro tespitlerinin yapıldığı güne kadar davanın dayanağını oluşturan iktisap sağlayan 20 yıllık sürenin dolup dolmadığı gözönünde tutulmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanlan ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykınlık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayn dinlenerek, çelişki duraksamasız giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli yargı denetimine açık hantalı rapor alınmalı, daha sonra davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14/son maddesi hükmü eşliğinde taşınmazın önceki maliki ölmüş ise tüm mirasçılarının kimliklerini belirlemek amacıyla İlgililerin onaylı nüfus kayıt örnekleri, kayıtlı oldukları yer Nüfus Müdürlüğü"nden getirtilerek duraksamasız kimlikleri belirlenmeli, bundan sonra ilgililerin aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden adlarına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak taşınmaz mal tespit ya da tescil edilip edilmediği duraksamasız saptanmalı, varsa tespit tutanağı ve tespitlerine bir belge esas alınmış ise dayanakları belgeler getirtilip incelenmeli, bu nedenle tespitlerinin bir kayıt ve belgeye dayanıp dayanmadığı belirlenmeli, davalı olan taşınmazlar varsa etkili bir denetim ve kontrol için salt bu yönden usulün 43 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalan birleştirilmen, ayrıca 3083 sayılı Yasa"nın değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca taşınmazların sulu ya da kuru toprak niteliğinde bulunup bulunmadığı konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla saptanmalı, paylaşmanın yapıldığı günden kadastro tespitinin yapıldığı güne kadar gecen süre, deliller değerlendirilirken özellikle gözönüne alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller bu çerçevede değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.

Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı Hazine"nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 21.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi