9. Hukuk Dairesi 2014/29500 E. , 2016/2610 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti, ücret, asgari geçim indirimi, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili davacı işçinin iş akdinin haksız ve bildirimsiz feshedildiğini, yıllık izinleri kullandırılmadığı gibi karşılığı olan ücretlerin de ödenmediğini, fazla çalışmasına, hafta tatilleri ile ulusal bayram genel tatillerde çalışmasına rağmen karşılığı olan ücretlerin ödenmediğini, ücret ve asgari geçim indiriminin ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret, asgari geçim indirimi, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, dosyada mevcut bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Dosya kapsamına göre; davacı mobilya imalat ustası olduğunu, net 1.400 TL aldığını iddia etmiştir.
Dosyada mevcut bordroların imzasız oldukları ve ücretin asgari ücret üzerinden tahakkuk ettirildiği görülmektedir.
Davacı tanıkları dönem itibariyle beraber çalışmamalarına rağmen davacının iddiasını doğrulamışlardır....ve.... Odası 31.10.2013 tarihli yazısında, davacı emsali işçi yönünden eğer işçinin ustalık belgesi var ise ücretin net 1.300 TL, yok ise net 950 TL olabileceğini bildirmiştir. Bölge çalışma müfettişi teftiş sonrası düzenlenen raporda işverenin ücretleri elden ödendiğini belirtmiştir. Davacı işçinin Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne verdiği şikâyet dilekçesinde ücret seviyesini net 1.300 TL olarak bildirmesi karşısında; bu beyanın davacıyı bağlayacağı gözetilerek hesaplamaların bu ücret üzerinden yapılması gerekirken net 1.400.00 TL üzerinden yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması hatalıdır.
3- Taraflar arasında iş akdinin feshi konusunda uyuşmazlık söz konusudur.
Davacı iş akdinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini iddia etmiştir. Davalı savunmada bulunmamıştır. Dinlenen davacı tanıklarından ....davacının ücretlerinin ödenmemesi ile ilgili olarak işverenle görüştüğünü, işverenin ücretleri ödemediğini, davacının da emekli olarak iş akdini feshettiğini beyan etmiş, tanıklardan ...ve Fikri davacının ücretlerinin ödenmediği için iş akdini feshettiğini beyan etmişlerdir. Dosyada mevcut 16.02.2012 tarihli .... ve...Güvenlik Bakanlığı....İl Müdürlüğü’ne verilen dilekçede davacı emeklilik nedeni ile tüm haklarını istediğini belirterek bir kısım alacakları ile ilgili taleplerde bulunmuştur. Dosyada davacıya yaşlılık aylığı tahsis edildiğine ilişkin hiçbir belge mevcut değildir. Dinlenen tanık beyanları ve dosyadaki belgelerden davacının ücretlerinin ödenmemesi gerekçesi ile haklı nedenle feshettiği anlaşılmaktadır. Haklı nedenle de olsa iş akdinin fesheden tarafın ihbar tazminatına hak kazanamayacağı gözetilerek davacının ihbar tazminatı talebinin reddi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
4- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı, ulusal bayram genel tatillerde çalışıp çalışmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Dosya kapsamına göre davacı tanıklarının 2010 yılından sonraki çalışmaya tanıklık etmedikleri nazara alınarak bu dönemden sonrasına ilişkin fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücret taleplerinin reddi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
5- Yıllık izin ücreti, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının nete çevrilmesi işleminde... ve işsizlik primlerinin hesaptan düşülmesi gerektiğinin gözetilmemesi de hatalıdır.
6- Hükmedilen alacakların net mi yoksa brüt mü olduklarının kararda gösterilmeyerek infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulması da isabetsizdir.
7- Asgari geçim indirimi alacağına ilişkin talebin hüküm fıkrasında "agi" şeklinde anlamsız ve hukuki olmayan bir biçimde yazılması da hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.