10. Hukuk Dairesi 2020/5852 E. , 2021/1273 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava, hak sahibi konumunda yer alan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi hükümleri gereğince kesilmesi yönündeki davalı ... işleminin iptali ile davacının borçlu olmadığının tespiti ve kesilen aylığının yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, medula sisteminden araştırma yapılmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 21.07.2009 tarihinde eşinden boşandığı, 29.04.2009 tarihinde annesinin vefatından sonra, 22.02.1997 tarihinde vefat eden babasından dolayı 29.09.2009 tarihli tahsis talebine istinaden ölüm aylığı bağlandığı, davacının Sosyal Güvenlik Kurumu denetmenine, 09.08.2012 tarihli imzalı beyanında 30 yıldır denetimin yapıldığı ... adresinde ikamet ettiğini ifade etmesine rağmen bu tarihte mernis adresinin farklı göründüğü, boşandığı eşinin mernis adresinin ise yine bu adres olup eski eşin boşanma tarihinden sonra nüfus kayıt sisteminde ayrı ikametgah edindiğinin görülmediği, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 09.08.2012 tarihli tutanakta , ... isimli komşusunun imzalı beyanı ile davacı ile boşandığı eşinin 9 yıldır komşusu olduğunu,çocukları ile birlikte aynı evde yaşadıklarını,en son iki üç gün önce kendilerini gördüğünü belirttiği,tanık olarak komşu ve akrabalar,ilgili dönem muhtar ve azaları ile tutanak tanıklarının dinlendiği, ancak tutanak tanıklarının mahkemede beyanlarını değiştirdiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda,davacının Sosyal Güvenlik Kurumu denetmenine verdiği imzalı beyanında denetim adresinde fiilen yaşadığı tespit edildiğinden ve boşandığı eşinin nüfus kayıtlarına göre 03.12.2008 tarihine kadar bu adreste kayıtlı görünüp,boşanmadan sonra eski eşin ayrı ikametgah edindiğine dair bilgi bulunmadığından, davacının boşandığı eşinin boşanma tarihinden sonra başkaca adresi olup olmadığı, bu adreste fiilen ikamet edip etmediği araştırılmalı, davacının ve boşandığı eşinin medula sisteminde kayıtlarda görülen adresleri ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, Mahkemece, kolluk vasıtasıyla denetim adresinde araştırma yapılmışsa da düzenlenen tutanakta ... Mahallesinden eski komşularının ...’i tanıdıklarını, ancak mahkeme ile uğraşmak istemediklerinden açık kimlik bilgisi veremeyeceklerini beyan ettiği belirtilmiş olduğundan, ilgili tutanak eklenmek suretiyle komşuların kimlik bilgilerinin tespit edilerek gönderilmesi istenmeli ve tespit edilen kişiler tanık olarak dinlenmeli, yapılacak araştırma ile boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, dava konusu dönem bakımından, yukarıda belirtilen yöntem çerçevesinde toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konulmalı ,tutanak tanıklarının beyanlarını sonradan değiştirmelerinin 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksini ispat edemediği göz önünde bulundurularak hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.02.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.