10. Hukuk Dairesi 2016/17980 E. , 2019/3582 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR
Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1479 sayılı Kanun’un 26. maddesi sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, aynı Kanunun 25. maddesi ise yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağını hüküm altına almıştır. Öte yandan, yasakoyucu, 26. madde ile sigortalılara, 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak yükümünü getirmiş, tescillerini yaptırmayanlar hakkında ise Kurumca resen tescil işleminin yapılacağı emredici şekilde kurala bağlanmıştır.
1479 sayılı Kanunda, 506 sayılı Kanun’un 79. maddesine paralel nitelikte bir düzenleme bulunmadığı için, kural olarak hizmet tespiti davası açılmasının mümkün olmadığını dikkate alan yasakoyucu sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde Kuruma tescil edilmemiş kişilere zaman zaman tescil imkânı tanınmış ve ayrıca istek hâlinde primi ödenmek şartıyla geçmişteki çalışmaların değerlendirilmesi sağlanmıştır.
Bu kapsamda, 02.08.2003 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Kanuna eklenen Geçici 18. maddesi, sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanlara yeni bir imkân getirmiştir. Geçici 18. madde; “Sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49. ve ek 15. maddelerine göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağını yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir” hükmünü getirmiştir.
Eldeki davaya konu somut olayda; 02.06.2003 tarihi itibariyle Kurumca resen sigortalılığı başlatılan davacı, vergi kaydının başladığı 26.02.1991-29.04.1991 tarihleri arasında da Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davacının 26.02.2015 tarihinde kurum kayıtlarına intikal eden borçlanma talebi ile 26.02.1991-29.04.1991 tarihleri arasındaki vergi kaydına istinaden tescil talebinde bulunduğu, bu döneme ilişkin prim ödemesinin bulunmadığı ve Kurum tarafından da talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Davacının, Geçici 18. madde kapsamında belirtilen yasal sürede vergi kaydının olduğu dönem için borçlanma talebi olmadığı, dolayısıyla anılan maddede belirtilen şekilde hesaplanmış prim borcu ödemesi bulunmadığı, yapılan ödemelerin 04/10/2000 tarihinden sonraki dönemlere ilişkin olduğu gözetilerek; 4956 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanuna eklenen Geçici 18. madde şartları bulunmadığından davanın reddi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.