11. Hukuk Dairesi 2019/2428 E. , 2020/562 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 12/02/2019 tarih ve 2016/801-2019/116 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 25.05.2005 tarihinde alt-imtiyaz (Franchise) sözleşmesi imzalandığını ve anılan sözleşme uyarınca müvekkilinin işletmesinde satılacak tüm emtianın davalı tarafından toptan olarak müvekkiline temin edilmesinin ve müvekkilinin de emtiaları davalı tarafından tespit edilen şartlar doğrultusunda perakende satışını gerçekleştirmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme süresinin 5 yıl olup, sürenin bitiminde yenilenmediğini, müvekkilinin davalıdan insert/promosyon fiyat farkı alacağı, eksik teslim edilen mallar ve iade edilen mallar dolayısıyla alacağı ile cari hesap alacağının bulunduğunu ve anılan alacak kalemlerinin tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını ancak davalının haksız itirazı ile takibi durdurduğunu ileri sürerek icra takibine vaki itirazın iptalini, %40 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının günlük fiyat değişiminden dolayı oluşan farktan bahsettiğini oysa ticari ilişkilerde şartların iki yönlü olduğunu, daha yüksek fiyata giren ürünün daha az fiyata satılması muhtemel olabileceği gibi, daha ucuza giren bir ürünün daha yüksek fiyatla satılmasının da mümkün olduğunu, 5 yıllık ticari ilişki süresinde davacının bu hususta bir talebinin olmadığını, davacı taraf ile sözleşme ilişkisinin devam ettiği süre içerisinde müvekkili şirkete bildirdiği ve sistemden tespit edilebildiği kadarıyla 25.923,65 TL"lik fiyat farkı ve 18.823,43 TL"lik promosyon indirimi faturasının müvekkili tarafından ödendiğini, davacının sözleşme süresince eksik/fazlalar hususunda herhangi bir fatura düzenlemediğini, cari hesap bakiyesinin de bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; davalının sözleşme süresi boyunca tek taraflı olarak fiyat belirlediği, ayrıca taraflar arasında imzalanan 05.09.2009 tarihli "Alt İmtiyaz (Franchise) Anlaşmasına Ek Tadil Sözleşmesi" uyarınca da maksimum satış fiyatının belirlendiği, sözleşmede yer alan ve içeriği aktarılan düzenlemelerden ürün fiyatlarının düşük tutulmasının ve davalı şirket tarafından belirlendiği şekilde kalmasının sözleşmenin amacına ulaşması için gerekli olduğu, davalının bu kapsamda davacının tüketiciye satacağı ürünlerin tavsiye edeceği fiyat üzerinden gerçekleştirilmesini temin ettiği, sözleşmede ayrıca davacının süpermarkette davalı tarafından onaylanmış olanlar dışında herhangi bir iş yapmayacağının ve ürün satmayacağının düzenlendiği, sözleşmede asgari sipariş miktarının belirlendiği, davacının her yıl 200.000 Euro değerinde ürünü davalıdan sipariş edeceğinin düzenlendiği, "Taze Ürünler Bölgesi" için bu miktarın ayrıca 40.000 Euro olarak belirlendiği, davacı tarafın her siparişinin asgari 1100 Euro değerinde ve en az 150 koli miktarında olmasının, bu miktarların altındaki siparişlerin davalı şirket tarafından belirlenen miktarlara tamamlanarak tedarik edileceğinin, ayrıca her siparişte ayrıca on koli taze ürün siparişi verilmesinin de zorunlu olduğu, davacının alınacak ürünlerin adedi, fiyatı ve çeşitliliği bakımından davalı şirkete bağımlı olduğu, davalı tarafından belirlenen ürün fiyatlarının tavsiye niteliğinde olduğuna ve davacının bu fiyatları uygulamak hususunda serbestiye sahip olduğuna içeren davalı iddialarının dosya kapsamında ispatlanamadığı, davalının gerçekleştirdiği promosyon fiyatlarını yayınlayarak halka duyurması karşısında, davacının bu indirimli fiyatları sözleşmeye göre uygulamakla yükümlü olduğu, aksinin sözleşmenin amacına aykırı olduğu, sözleşmede promosyonlu satışlardan ve fiyat değişikliklerinden kaynaklanan zararlara hangi tarafın katlanacağını düzenlenmediği, anılan sorunu çözmek için 2005-2008 yılları arasında başvurulmuş, yapılan fiyat değişiklikleri ve promosyonlar dolayısıyla davacı şirketin uğramış olduğu zararın davalı şirket tarafından giderilmesi şeklinde uygulamanın bulunduğu, anılan uygulamanın dosya kapsamında yer alan ve davacı tarafından düzenlenerek davalıya gönderilen faturalardan anlaşıldığı, 2008 yılına kadar davacıya 25.923,65 TL fiyat farkı ve 18.823,43 TL promosyon indirim bedellerinin ödendiği, anılan anlaşmaya 2008 yılına kadar da mutabık kalındığı, tarafların davacının fiyat farkı veya promosyon uygulaması sonucu oluşan zararlarının davalı tarafından giderileceği hususunda açıkça anlaşmış olmasalar da, söz konusu fiili uygulama ile zımni bir anlaşmanın var olduğu, davalının söz konusu anlaşmayı tek taraflı olarak değiştirme yetkisinden söz edilemeyeceğinden, davacının fiyat farkı veya promosyon uygulaması sonucu oluşan zararlarının 2008 yılı sonrası da davalı tarafından karşılanması gerektiği, davacının sözleşme kapsamında ifalarda davalıya bağımlı olduğu, davacının, davalıdan satın aldığı ürünleri zarar etmek suretiyle satmasının da bu hususun doğurduğu riskler arasında olduğu, davacının ürün için davalıya ödemesi gereken miktarın altında satış yapıp yapmayacağı hususunun bütünüyle davalının kararına bırakılması ve bu zararın tazmin edilmesi hususunun davalının isteğine bağlı kılınmasının, davacının kişi özgürlüğünü ahlaka aykırı derecede sınırladığı, bu haliyle davalının savunduğu şekildeki uygulamanın TMK madde 23/II hükmüne aykırı olduğu, davalının tüketiciye uygun bedelli satış gerçekleştirmek suretiyle Dia felsefesini ve ticari imajını iyileştirme yönünde adımlar attığı ve fakat bunu davacının zararına gerçekleştirdiği, anılan nedenlerle davacı tarafın fiyat farkı ve promosyon uygulamaları sonucu oluşan 52.922,89 TL ve (sebze ve meyve bölümlerinde oluşan) 3.185,71 TL miktarlarındaki zararının davalı tarafından tazmin edilmesi gerektiği,anılan miktarların davacı tarafça faturalandırılmadığı, davacı tarafın davalıya fatura kesebilmesi için davalıdan onay almasının gerektiği, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının ürünlerin teslimi esnasında miktarlarını ve doğru ürün olup olmadıklarını kontrol etmekle yükümlü tutularak kontroller yapılmadan kabul edilen sevkiyatın iade edilemeyeceğinin düzenlendiği, davalının, davacının sipariş ettiği ürünleri eksik teslim etmesi halinde borcunu gereği gibi ifa etmemesinden dolayı eksik ürünler bakımından temerrüde düşeceği, taraflar arasındaki münferit satışların yüksek miktarlarda ürünü kapsadığı, davacıya her defasında en az 1100 Euro değerinde veya en az 150 koli ürün sipariş etme yükümlülüğünün getirildiği, davacı taraftan her ürün tesliminde kolileri bir bir açıp saymasını beklemenin ticari hayatın gerçekleriyle bağdaşmadığı, davacının basiretli bir tacir gibi farklı bir ürün teslim edildiğinde mümkün olan en kısa süre içerisinde bunu davalıya bildirmesi gerektiği, aynı durumun yanlış ürün tesliminde de geçerli olduğu, yanlış teslim edilen ürün oranının sunulan deliller çerçevesinde sevkiyat miktarına göre azınlıkta kaldığı,bu ihtimalde de davalı ile davacı arasındaki satış sözleşmesinde belirlenen satım bedelinin yanlış gönderildiği için iade edilen ürünlerin bedeli düşülerek hesaplanması gerektiği, ancak yanlış ürün gönderildiği bildirilmeksizin yanlış gönderilen ürünlerin tüketiciye satılması halinde ürünlerin zımnen kabul edildiği, bu durumda da satım bedelinin söz konusu ürünler dikkate alınarak tekrar hesaplanması gerektiği, dava konusu olayda davacı yanlış teslim edilen ürünlerin iadesi yolunu seçtiği, sözleşmenin 3.2 maddesinin belirtilen şekilde yorumlanmasının gerektiği, bilirkişi raporunda 36.410,70 TL cari hesap alacağı, 52.922,89TL Ekim 2018, Mayıs 2010 sevkiyat farkı alacağı, 3.724,88TL eksik ve yanlış ürün tesliminden kaynaklı alacak, 3.185,75TL meyve sebze sevkiyatında günlük fiyat değişiminden kaynaklı alacak, 6.215,77TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 102.459,95TL alacak hesabı yapıldığı, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının İstanbul 11. İcra Dairesinin 2011/25339 esas sayılı icra dosyasına vaki itirazının iptaliyle takibin toplam 102.459,95TL üzerinden devamına, asıl alacak miktarı 96.244,18 TL’ye takip tarihinden itibaren değişik oranlarda avans faizi uygulanmasına, 40.983,98TL icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Dava, taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup mahkemece, yazılı gerekçeyle davacının talep ettiği alacak kalemleri arasındaki cari hesap alacağı bakımından da davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporları, davacının defterleri üzerinde yapılan incelemelere dayalı olup anılan bilirkişi raporlarında davacı defterlerinde yer alan cari hesap bakiyesinin hangi kalemlerden oluştuğu, davacı tarafından talep edilen diğer alacak kalemlerini içerip içermediği, denetime elverişli ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde somut olarak incelenmediği gibi 6100 sayılı HMK’nın 222/3. maddesi kapsamında davalının defterlerinde davacı lehine cari hesap bakiyesinin de bulunmadığı nazara alınarak her iki tarafın defterlerinde bu hususta aykırı kayıtların bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davacının talep ettiği cari hesap alacağının hangi alacak kalemlerinden oluştuğunun ve davacı tarafça talep edilen diğer alacak kalemlerini içerip içermediğinin somut ve açık bir biçimde belirlenmesi sonrası yapılacak olan değerlendirmeyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususlarda inceleme yapılmaksızın eksik incelemeyle, davacı defterleri esas alınarak hazırlanan ve bu haliyle denetime elverişli olmayan bilirkişi raporları hükme esas alınarak cari hesap alacağı yönünden davanın kabulüne dair karar tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.