21. Hukuk Dairesi 2016/8313 E. , 2017/5760 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, almış olduğu ölüm aylıklarından dolayı Kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı Kurum ise, yersiz olarak ödenen aylıkların tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamına ve inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleşen dava yönünden davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davalı birleşen davanın davacısı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
KARAR
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve davalı Kurum"a borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne,birleşen dosya yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; Davacı ... "nin 13.04.2005 tarihinde eşi ..."den boşandığı, aylık aldığı babasının 26/12/2004 tarihinde vefat ettiği, tahsis talebine istinaden 01/06/2005 tarihinde babası ..."den dolayı aylık bağlandığı, 02/03/2010 tarihinde eski eşiyle tekrar evlendiği, ... Denetmeni tarafından tanzim edilen 19/10/2010 tarih ve Ü.Ç/183 sayılı rapora göre davacı ve boşandığı eşi ... "nin aynı evde birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, ... Denetmeni tarafından AKS den yapılan araştırmada davacının ve eşinin ikamet adresi olarak gözüken “ ...” adresine gidildiği, apartman yöneticisi, apartman yönetici yardımcısı ve apartman görevlisiyle görüşüldüğü, yönetici ve apartman görevlisi yazılı ve imzalı ifadelerinde davacı ve eşinin bu adreste 1 yıldır ailece birlikte yaşadıklarını, beyan ettikleri, Denetmence adres
kayıt sisteminden alınan veriler ve ifadeler doğrultusunda 31/05/2005-02/03/2010 tarihleri arasında birlikte yaşadıkları kanaatine varıldığı, bu rapora dayanılarak davacının aylığının kesilerek, Kurumca 24/10/2008 - 24/02/2010 tarihleri arasında ödenen aylık tutarı aslı 9.095,16 TL, ve 1.847,00 TL işlemiş faizinin borç çıkarıldığı, sözkonusu borç için ... 1. İcra Müdürlüğünün 2012/296 takip sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığı, takibe itiraz üzerine ... 6. İş Mahkemesinin 2012/463 esas sayılı dosyasıyla itirazın iptali, takibin devamı ve inkar tazminatına hükmedilmesi talepli dava açıldığı, 12/12/2013 tarihinde bu dosyayla birleştirildiği,Mahkeme kararının gerekçesinde“.... kurumun tahkikatı ile ilgili beyanların boşanmanın nüfusa tescilinden sonra 18/10/2010 tarihinde alındığı, dolayısıyla davacının boşandığı eşiyle boşanır boşanmaz ölüm aylığı bağlanması talebinin bulunmaması ve ölüm aylığının boşanmadan 3 yıl kadar sonra bağlanmış olması nedeniyle muvazaalı bir boşanma söz konusu olmadığından” şeklinde hatalı bir tespit yapıldığı, zira davacıya 01/06/2005 tarihinden itibaren 3/1037214 tahsis dosyası üzerinden babası ..."den dolayı aylık bağlandığı, anlaşılmıştır.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce ... kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda haksahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "... kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Tüm bu nedenler ile davacının 02/03/2010 tarihinde eski eşiyle tekrar evlenmesi, ... Denetmeni tarafından tanzim edilen 19/10/2010 tarih ve Ü.Ç/183 sayılı rapor, rapor içeriğinde; apartman yöneticisi, apartman yönetici yardımcısı ve apartman görevlisinin “davacı ve eşinin ve oğlunun bu adreste 1 yıldır ailece birlikte yaşadıkları” şeklindeki beyanları, ayrıca 2007 yılındada yapılan seçimlerde davacı ve eşinin aynı okulda ve sandıkta oy kullanması,adres araştırmasında 2008 yılı hariç adreslerinin aynı olması,davacı Tanığı ...’ın Mahkemede verdiği ifadesi, tutanak tanıklarının anlatımlarının denetmen raporunu doğrulaması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte de birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine , birleşen dosyadaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne, birleşen dosyadaki davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.