1. Hukuk Dairesi 2015/14605 E. , 2018/12321 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ......... davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı ......... isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ......sının dava konusu taşınmazlarını mirastan mal kaçırmak amacıyla davalı kızı ...... ile onun kocası olan diğer davalı ..."e temlik ettiğini ileri sürerek .........e karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, satışların gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerle, davaya konu 51 ve 16 parsel sayılı taşınmazların tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken; mirasbırakanın 24.08.1993 tarihli resmi akitte, 51 sayılı parsel üzerine tesis edilmiş kat irtifakının 2 ve 4 nolu bağımsız bölümlerini üzerinde bırakarak 1 nolu bağımsız bölümün kat irtifakını karısı ......"ye, 3 nolu bağımsız bölümün kat irtifakını yarı yarıya kızı ...... ile damadı ......"e, 16 sayılı parselini de kızı ......"ye satış yoluyla temlik ettiği; ......"nin de 16 sayılı parseli 11.09.2012 tarihinde kocası ......"e satış göstererek devrettiği sabittir.
Diğer taraftan, mirasbırakanın 22.02.2007 tarihinde, eşi ......"nin de 29.06.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak kızları ...... ve ......"nin kaldığı; eldeki davanın, mirasbırakanın kızı ...... tarafından kardeşi ...... ve ......"nin kocası ...... aleyhine açıldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı ............ Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mirasbırakanın dava konusu taşınmazlarını satması için geçerli ve makul sayılabilecek bir sebebinin varlığından söz edilemeyeceği, davacı kızı ......"nin kocasının alkole düşkünlüğü nedeniyle arasının iyi olmadığı, taşınmazların gerçek değerleri ile akit bedelleri arasında aşırı fark bulunduğu, davalıların taşınmaz bedellerini ödediklerinin de somut delillerle kanıtlanamadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Açıklanan olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; mirasbırakanın, davacı kızından mal kaçırmak amacıyla hereket ederek dava konusu taşınmazlarını davalılara aktardığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,13.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.