Esas No: 2020/6510
Karar No: 2021/1270
Karar Tarihi: 08.02.2021
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/6510 Esas 2021/1270 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, sigortalılık başlangıcının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 20.01.1986 olduğunun tespitine ilişkin davada, mahkemece Dairenin bozma ilamına uyularak yapılan yargılamadan sonra davanın reddine karar verilmiştir.
506 sayılı Kanunun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanunun 79/10 maddesi kapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır.
Sigortalılığın tespitinde, yöntemince düzenlenerek yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilen sigortalı işe giriş bildirgesi, ilgilinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de sigortalılığın kabulü açısından tek başına yeterli kabul edilemez ve bu kapsamda çalışma olgusunun da inandırıcı ve yeterli delillerle ispatlanması gerekmektedir. Bu amaçla; sigortalı işe giriş bildirgesinin Kuruma veriliş tarihi, bildirgedeki kimlik bilgilerinin, varsa imza ve fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı, davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olup sonraki dönemde gerçekleşen hizmetlerinde kullanılıp kullanılmadığı saptanmalıdır.
Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, öncelikle davacının davasını somutlaştırma yükümlülüğü kapsamında işverenin kim olduğu, işyerinde ne iş yaptığı, başka çalışan olup olmadığı, idarecilerin kim olduğu, işyerinin nerede olduğu ve komşularının kimler olduğunun davacıya sorulup açıklattırılması gerektiği, ayrıca tarafların sunduğu deliller ile yetinilmeyerek, kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmek suretiyle, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır. Bu amaçla hizmeti ortaya koyabilecek belgeler, varsa Kurum görevlileri tarafından düzenlenen rapor ve tutanaklar getirtilmeli, yine davalı iş yerinde aynı dönemde bildirimleri yapılan sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerektiğinde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bunların çalıştırdığı kimseler yeniden Kurum ve Kolluk marifetiyle yöntemince belirlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle iddianın somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanıp kanıtlanmadığı değerlendirilmelidir. (HGK 29.06.2005 gün ve 2005/21-409- 413, 23.12.2009 gün ve 2009/10-581-619, 10.02.2010 gün ve 2010/10-72-72, 21.09.2011 gün ve 2011/10-527– 552)
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, 05.04.1971 doğumlu davacının 20.01.1986 tarihinde ... sicil numaralı ... işyerinde işe başladığına dair bildirgenin 26.02.1986 tarihinde kurum kayıtlarına intikal ettiği, işe giriş bildirgesi üzerinde çırak olarak verildiğine dair ibare bulunmadığı, bildirgenin verildiği işyerinin çelik sandalye imali işi mahiyetinde 17.07.1982 ile 25.12.1996 tarihleri arasında kanun kapsamında bulunduğu, işe giriş bildirgesindeki sigorta sicil numarasının 1986 yılı serilerinden olduğu ve davacının sonraki hizmetlerinde kullanıldığı, Mahkemece,bozma ilamına uygun olarak davacının öğrencilik ve çıraklık eğitimi durumunun Milli Eğitim Müdürlüğünden araştırıldığı, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 12.05.2016 tarihli yazısında, davacının il genelinde çıraklık kaydı bulunmadığının bildirildiği, İlkadım Kaymakamlığı’nın 17.05.2016 tarihli yazısında, davacının 01.09.1983 tarihinde ortaokula kaydolduğu, 1985-1987 arası 2 yıl boyunca eğitime ara verdiği, 1987-1988 öğretim yılında orta 3.sınıfı okuyarak mezun olduğunun bildirildiği, dönem bordrolarının getirtildiği, Ömer Gündoğdu işyerinin 1986/1 dönem bordrosunda kayıtlı iki sigortalının dinlendiği ve bu tanıkların davacıyı hatırlayamadığını beyan ettiği, dönem bordrolarında 1986/3 dönemden itibaren kayıtlı bulunan davacı tanığı Muhammet Çakar’ın kendisinin işyerinde 1981 yılından itibaren çalıştığını, davacı ...’in 1986 yılında işyerinde çalışmaya başladığını, yevmiye karşılığı çalıştığını, okula gitmeyip, tam gün mesai olarak kendileriyle birlikte çalıştığı, haftalık aldığını beyan ettiği, yine 1986/3 dönem bordrosunda kayıtlı ...’in davacı ...’in 1986 yılında işe girdiğini, işe çırak olarak başladığını, yaklaşık 6-7 ay birlikte çalıştıklarını, aldığı ücreti hatırlamadığını beyan ettiği, mahkemece yapılan komşu işyeri araştırması sonucu bahse konu yerin kentsel dönüşüm kapsamında yıkıldığı, işverenin tanınmadığının anlaşıldığı, işyerinde kurum müfettişince yapılmış denetim bulunmadığının bildirildiği görülmektedir.
Somut olayda, davacı adına verilen 20.01.1986 tarihli işe giriş bildirgesinin çırak olarak verildiğine dair bir ibare bulunmaması, sigorta sicil numarasının ilgili yılın serisi olup davacının sonraki hizmetlerinde de kullanılması, davacının çıraklık kaydı bulunmaması ve 1985-1987 yılları arasında okula ara verdiğinin anlaşılması, her ne kadar 1986/1 dönem bordrosunda kayıtlı tanıklar davacıyı hatırlayamadığı beyan etse de bu tanıkların birbirini dahi hatırlayamaması ve işyeri dönem bordrolarında 1986 yılında kayıtlı bir kısım bordro tanıklarının davacının fiili ve üretime yönelik çalışmasını doğrulayan beyanları ile tüm dosya içeriği göz önünde bulundurulduğunda, 506 sayılı Yasanın 60/G hükmü de dikkate alınmak suretiyle davanın kabulüne karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 08.02.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.