10. Hukuk Dairesi 2018/6064 E. , 2019/3507 K.
"İçtihat Metni".......
Dava, davalı Kurum tarafından gönderilen 29.543.215,37 TL tutarındaki 25/02/2015 tarih ve 266 sayılı ödeme emrinin iptali ve müflisin ödeme emrine konu miktardan sorumlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirttiği gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlarokunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İnceleme konusu davada; davacı müflis şirket hakkında 20.02.2013 tarihinde iflas kararı verilip, 16.05.2014 tarihinde kesinleştiği, İstanbul 3. İflas İdaresi’nin 18.09.2014 tarihli mahkemeye gönderdiği yazıda kesinleşmeyi müteakip 2. alacaklılar toplantısınının 13.03.2014 tarihinde yapıldığının belirtildiği, davalı Kurum tarafından mahkemeye gönderilen 29.05.2015 ve 16.10.2015 havale tarihli yazılarda alacağın iflas masasına kaydının yapıldığının belirtildiği, ancak dosya kapsamından ödeme emrine konu alacağın masaya kaydının yapılıp yapılmadığının tespit edilemediği, 13.01.2015 tarihi itibariyle hesaplandığı belirtilen 25.02.2015 düzenleme tarihli, 2002/6-2005/4 arası dönem farklı kalemlerden kaynaklı borçlara ilişkin 22 adet farklı numaralı, ...... yazılı toplam 29.543.215,37 TL’lik ödeme emri başlıklı belge iflas idaresine gönderildiği, bunun üzerine iflas idaresi tarafından ödeme emrinin iptali ve müflisin ödeme emrine konu miktardan sorumlu olmadığının tespiti istemli işbu davanın açıldığı, mahkemece İcra İflas Kanunu’nun 193. maddesi tartışılmaksızın yanılgılı değerlendirme ile zamanaşımı ve esastan çözüm yoluna gidilerek yazılı şekilde karar verilmiştir.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan iflasın açılması hususu İcra İflas Kanunu 193. Maddede düzenlenmiş olup, bu madde “...... İflasın açılması, borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur. İflas kararının kesinleşmesi ile bu takipler düşer. İflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı birinci fıkradaki takiplerden hiçbiri yapılamaz..... Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere iflastan sonra da takip alacaklıları tarafından iflas masasına karşı devam edilir ve satış bedeli 151 inci maddeye göre rehinli alacaklılara paylaştırılır. Artan kısım iflas masasına intikal eder. Şu kadar ki, takip alacaklısı, iflastan önce başlamış olduğu rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten vazgeçerek, rehnin 185 inci maddeye göre satılmasını isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde ile iflasın açılmasıyla tüm takiplerin duracağı, iflas kararının kesinleşmesi ile de kamu alacaklarına ilişkin olanlar dahil tüm takiplerin düşeceği, dolayısıyla iflasın açılması ile birlikte tasfiyenin bitimine cüz’i icra-haciz yolu ile takip yapılmasının mümkün olmayacağı hükmolunmuştur.
İflas hali görev kurallarını değiştirebilmektedir. İflas, tacir kişinin veya şirketlerin tüm mal varlığının tasfiyesini ve bu şekilde alacaklıların alacaklarına kavuşmasını hedefleyen hukuksal bir kurumdur.
İflas ile müflis şirketin tüm hak ve yetkileri iflas masasına geçer. İflas eden şirketin tüm mal, hak ve borçları iflas masası tarafından toplanır. İflas idaresi oluşana kadar her türlü önlem ve işlemleri iflas idaresi yerine getirir. İflasın açılmasından sonra iflas eden şirket aleyhine dava açılamayacaktır. İşverenin iflası halinde, iflas eden borçlu işverenin herhangi bir davada davaya devam ehliyeti kalmaz. Vekili varsa vekalet ilişkisi sona erer. ..... İflasın açılmasından sonra tüm yetki, temsil, hak ve yükümlülükler iflas idaresine geçer. Bu noktada, İcra Ve İflas Kanunu özel bir yöntemin izlenmesini şart koşmuştur. Buna göre, müflisten alacaklı olduğunu iddia eden taraf iflas dairesine başvurarak, alacaklı olduğunun kabulünü ve alacağının iflas masasına kaydının yapılmasını talep eder. İflas dairesi bu talebi uygun görürse alacaklı için sorun bu aşamada dava açmaya gerek kalmadan çözümlenmiş olacaktır. Ancak alacaklının alacaklılık iddiası masa tarafından kabul edilmez ise, ....." nun 235/1. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemesinde 7 gün içinde sıra cetveline kabul davası açmak zorunda kalacaktır. Yasadan da açıkça anlaşıldığı gibi, iflas hali söz konusu olduğunda, alacaklı olduğu davasının (kayıt kabul davası) karşı alacaklarından ötürü Ticaret Mahkemesinde açmak zorundadır.
Usul kurallarına göre, mahkemelerin görevi kamu düzenindendir.
Yukarıda açıklanan ilkelere göre; davalı Kurumun müflis şirket hakkında iflas açıldıktan sonra İİK. m. 93’e göre takip yapmayacağı, alacak ve haklarını iflas masasından talep edebileceği, kabul edilmediği taktirde ise masaya kayıt kabul davası açabileceği anlaşılmaktadır. Kurumun alacak talebi masa tarafından kabul edilmiş ise bu kez masa tarafından borcun olmadığının tespiti (kayıt terkin) davası açılacaktır.
Bu durumda mahkemece öncelikle kurum tarafından iflas idaresine gönderilen ödeme emri, başlıklı talebe ilişkin belgeye konu borcun masaya kayıt yapılıp yapılmadığı araştırılmalı; Eğer masaya kayıt yapılmamış ise İcra ve İflas Kanunu’nun 193. maddesinde düzenlenen emredici hükmüne göre takip yapılamayacağı gözetilerek söz konusu ödeme emrinin esasa girilmeksizin iptali ile yetinilmeli, şayet dava menfi tespit niteliğinde görülmesi halinde, iflas idaresinin alacağa masaya kayıt yapılmayan ödeme emrine konu alacaklar için davayı açmakta hukuki yararının olmadığı gözetilerek dava şartı yokluğundan usulden reddedilmeli, eğer masaya kayıt edilmiş ise bu takdirde davanın kayıt terkin davası olarak kabul edilerek işin esasına girilip, usulüne göre gerekli araştırmalar yapılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesien, 17/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi
.......