21. Hukuk Dairesi 2016/18750 E. , 2017/5688 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, yargılamanın 05/11/2014 günlü oturumunda tefhim edilen kısa kararda davacı eş ve çocuklar için hüküm altına alınan maddi tazminat miktarlarının hükme yazılmadığı, kabulüne denilmekle yetinildiği, gerekçeli kararın hüküm kısmında ise maddi tazminat miktarlarının açıkça yazılarak Eş için 134.533,54 TL maddi, Çocuk ... için 34.458,31 TL maddi, Çocuk ... için 30.129,61 TL maddi tazminat ödenmesine karar verildiği, yine kısa kararda mikar olarak bahsedilen 45.000,00, 25.000,00, 10.000,00 ve 5.000,00"er TL"nin maddi mi yoksa manevi tazminata mı ilişkin olduğunun yazılmadığı, gerekçeli kararın hüküm kısmında ise bunların manevi tazminat olduğunun belirtildiği, kısa kararda davacı çocuklar için manevi tazminat hükmü kurulurken 25.000 denilerek hem para biriminin belirtilmediği, hem de her iki davacı çocuk lehine tek 25.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş gibi hüküm kurmuş olmasına rağmen gerekçeli kararda para birmi TL olarak belirtilip her iki çocuk lehine ayrı ayrı 25.000,00"er TL manevi tazminat verildiği, aynı durumun davacılar anne ve baba için de söz konusu olduğu, yani kısa kararda davacılar anne ve baba lehine tek 10.000,00 TL manevi tazminat verilmiş gibi hüküm kurulduğu halde gerekçeli kararın hüküm kısmında anne ve baba lehine ayrı ayrı 10.000,00"er TL manevi tazminata hükmedildiği, kısa kararda ne maddi tazminatlara ne de manevi tazminatlara işletilecek faiz konusunda bir karar verilmediği halde gerekçeli kararın hüküm fıkrasında hem maddi hem de manevi tazminatlara olay tarihinden yasal faiz işletilmesine karar verildiği, kısa kararda kararın tabi olduğu kanun yolu ile ilgili hüküm kurulmamışken gerekçeli kararda kanunyolu ile ilgili kısmın hüküm fıkrasına eklendiği anlaşılmaktadır.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, yukarıda açıklandığı şekilde kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki, infazda tereddüt oluşturacak şekilde, hükmün taşıması gereken unsurları bünyesinde barındırmayan bir karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine
04/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.