17. Ceza Dairesi 2019/11824 E. , 2019/12935 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali
Sanık ..."ın hırsızlık suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/2-g, 143, 62/1 maddeleri uyarınca 5 yıl 15 ay hapis; konut dokunulmazlığının ihlali suçundan ise aynı Kanun’un 116/4, 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının aynı Kanun’un 58/6-7. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine dair Fethiye 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/02/2018 tarihli, 2017/63 Esas, 2018/17 Karar sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 18/09/2019 tarihli ve 94660652-105-48-11897-2019-Kyb sayılı “Kanun Yararına Bozma” isteminde bulunulduğundan, bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02/10/2019 tarihli ve 2019/93883 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderilmekle incelendi:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İstem yazısında;
“Her ne kadar Fethiye 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/01/2019 tarihli kararı ile sanık hakkında tekerrüre esas alınan ilamın hüküm fıkrasından çıkartılmasına karar verilmiş ise de, Mahkemece hükmün kesinleşmesinden sonra ek kararla hükümde değişiklik yapılamayacağı cihetle, anılan ek kararın hukuki değerden yoksun olduğu gözetilerek yapılan değerlendirmede;
Mahkemece tekerrüre esas alınan Fethiye 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/06/2012 tarihli ve 2011/322 esas, 2012/761 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik kapsamında tarafların uzlaşması sonucunda, anılan Mahkemenin 19/03/2018 tarihli ek kararı ile ortadan kaldırılmasına karar verilmiş olması karşısında tekerrüre esas alınamayacağı anlaşılmakla, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Hakim ya da mahkeme tarafından değiştirilmesi, geri alınması her zaman mümkün olan kararlarda yasanın aradığı kesinlikten bahsedilemez. Esasen hukuki değer taşımayan kararlar da kanun yararına bozma yasa yolu ile incelenemez. Ciddi boyuta ulaşmayan, maddi meseleye ilişkin olan, hakimin kanaat ve takdir yetkisi kapsamında kalan hususlar ile infaz aşamasında, soruşturma ya da kovuşturma safhasında alınacak bir kararla giderilebilecek nitelikte olanlar gibi başka bir yol ve yöntemle giderilmesi mümkün olan hukuka aykırılıkların, kanun yararına bozma konusu olamayacağı kabul edilmektedir.
5271 sayılı CMK’nin “Temyiz İstemi ve Süresi” başlıklı 291. maddesi;
“Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263. madde hükmü saklıdır.
Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 263. maddesinde ise;
“Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.
Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.
Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder.
Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.” hükümlerin yer verilmiştir.
İnceleme konusu somut olayda:
Fethiye 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/02/2018 tarihli, 2017/63 Esas ve 2018/17 Karar sayılı ilamı ile sanık ...’ın nitelikli hırsızlık suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/2-g, 143, 62/1 maddeleri uyarınca 5 yıl 15 ay hapis; konut dokunulmazlığının ihlali suçundan ise aynı Kanun’un 116/4, 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının aynı Kanun’un 58/6-7. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, hükümlerin ... Açık Ceza İnfaz Kurumunda başka suçtan hükümlü olarak bulunan sanık ...’ın yüzüne okunduğu fakat hükümlerin son paragrafının “Dair, sanıklar ... ve ..."ın yüzüne karşı, diğer sanık ve suça sürüklenen çocuğun yokluğunda, hazır olanlar için kararın tefhiminden, yokluğunda verilenler için kararın tebliğinden itibaren mahkememize ya da başka yer asliye ceza mahkemesine verilecek bir dilekçe veya zabıt katibine yapılacak sözlü beyanın zapta geçirilmesi sureti ile 7 gün içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.” şeklinde olduğu anlaşılmıştır.
5271 sayılı CMK’nin 291/1. fıkrasında temyiz istemi ve süresine ilişkin düzenlemede, "Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır" hükmü, CMK’nin 263. maddesinde ise "Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir." hükmünün yer alması, yine CMK’nin 232/6. fıkrasında "Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir." şeklindeki düzenlemeler karşısında ceza infaz kurumunda bulunmakla birlikte hüküm duruşmasına katılan sanık ...’ın yukarıdaki maddeler çerçevesinde CMK’nin 263. maddesinde gösterilen usul ile de temyiz başvurusunda bulunabileceğinin hatırlatılmaması karşısında, sanığın 15.03.2018 tarihli istinaf isteminin süresinde olduğunun kabulünün gerektiği, bu nedenle sanık hakkında verilen hükümlerin usulüne uygun olarak kesinleştirilmediği ve kesinleşmeyen bu kararlara karşı CMK’nin 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceğinden, kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden, açıklanan nedenlerle, anılan hususlara yönelik kamu yararına bozma isteminin REDDİNE, 22/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.