
Esas No: 2013/2304
Karar No: 2015/1736
Karar Tarihi: 24.06.2015
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2304 Esas 2015/1736 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/05/2013
NUMARASI : 2013/40-2013/204
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.12.2011 gün ve 2011/70 E., 2011/485 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.04.2012 gün ve 2012/3015 E., 2012/5940 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalı şirkete ait Star Gazetesi"nin 19.02.2010 tarihli sayısında " Ergenekon sanıkları ile buluşmadan HSYK"ya " ve " Ergenekon Sanığı E...HSYK ile olan ilişkilerini anlatıyor, HSYK"da işi Kadir ve Suat halleder " başlıklı yayınlarda; Ergenekon sanığı E.... ile olan yemek çıkışı fotoğrafı, E... ajandasındaki not ve bazı Ergenekon sanıkları ile K...Otel Toplantılarına katılması konu edilerek, sanıkları himaye amacı ile HSYK üyeliği görevinde icraat yaptığı ima edilmek suretiyle kişilik haklarına ağır saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulmasını istemiştir.
Davalılar, yazının basının haber verme hak ve yükümlülüğü gereğince, basın özgürlüğü ve hukuka uygunluk sınırları içinde olduğunu davanın reddini savunmuşlardır.
Yerel mahkemece yayının görünürdeki gerçeğe, hatta somut gerçeğe de uygun olduğu, davalılarca savunulan, dava konusu haberin dayandırıldığı gazetede yayınlanan yemek çıkışı çekilen fotoğrafla, E... not defterinden alınan ve yasal delil olabileceği tartışmaya açık notların, ayrıca 2009 yaz kararnamesine ilişkin HSYK toplantı tutanaklarının, haberde ima edilen davacının ergenekon sanıklarını koruma amaçlı yargıdaki örgütlenme olarak nitelendirilen eylemlerini kanıtlamaktan uzak olduğu, haberde öz biçim dengesinin davacı aleyhine bozulduğu, bu haliyle davacının kişilik haklarını ihlal edici mahiyette olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda; davaya konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının basına yansıyan fotoğraflarına da yer verilmek suretiyle, kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen davada yargılanan kimi sanıklarla çekilmiş fotoğrafları ve kamuoyuna kararname krizi olarak yansıyan olaya ilişkin haberlerin eleştirel biçimde kaleme alındığı, yazının dava açılmadan kısa süre önce vefat ettiği anlaşılan ve Ergenekon sanığı olduğu bildirilen Adalet Bakanlığı emekli müşaviri Engin Aydın"ın 3. Ergenekon iddianamesi eklerinde bulunan not defteri ve iletişim tespit tutanakları içeriğinden bahsedilerek hazırlandığı, bu itibarla davacı hakkındaki haberin görünür gerçeğe uygun olduğu, yargılama sonunda iddiaların doğru çıkmamasının yayın tarihindeki görünürdeki gerçekliği ortadan kaldırmayacağı ve davalıların da haber nedeniyle sorumlu tutulamayacağı kabul edilmelidir. Güncel bir konuya ilişkin, düşünsel bağlılığın korunduğu yazıda, çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı ve davalı yönünden de hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği benimsenmelidir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm, davalılar vekilinin temyizi üzerine yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme hükmünü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde basın özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı, diğer bir deyişle davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olup olmadığı; varılacak sonuca göre davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın niteliği gözetilerek öncelikle, basın özgürlüğü kavramına ilişkin şu açıklama ve saptamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır:
Anayasa’nın 28.maddesi ile 5187 Sayılı Basın Kanunu’nun 3.maddesi, basın özgürlüğünü düzenlemiş ve bunun sınırlarını göstermiştir.
5187 sayılı Kanunun 3. maddesinde;
“Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.
Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.”
hükmü yer almaktadır.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere; basın özgürlüğü, kişinin dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamayı amaçlar.
Bunun gereği olarak basın, haber toplamak, fikir ve kanaatleri izleyerek bunları çözümlemek, yorumlamak, eleştirmek ve sonuçta kamuoyunu ilgilendiren konularda doğru ve gerçeğe uygun haber vermek hakkına sahip ve bununla görevlidir. Eş söyleyişle, denetim, uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklama, basının doğal ödevleridir.
Yine, basın özgürlüğü ile bağlantılı kavramlar olarak; Anayasa’da düşünce ve kanaat (m. 25); düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü (m. 26) ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Demokratik yaşamın gelişmesinde, ulusal birliğin sağlanmasında, kamuoyunun sağlıklı bir biçimde oluşmasında, sosyal ve siyasal ilerlemede basının çok önemli bir fonksiyonunun bulunduğu açık ve kuşkudan uzaktır.
Kısaca, basın özgürlüğü, demokrasinin “olmazsa, olmaz” koşuludur.
Doğaldır ki, basının bu ayrıcalıklı konumu ve hukuk düzeninin kendisine tanıdığı özgürlük, tüm özgürlükler gibi, yine hukuk düzenince çizilen sınırlara tabidir. Basın, yaptığı yayımlarda, gerek Anayasa’nın “Temel Hak ve Özgürlükler” Bölümünde yer alan ve gerekse de M.K.nun 24 ve 25.maddelerinde ve ayrıca özel yasalarda güvence altına alınmış olan, kişilik haklarına saygı göstermek, bunlara saldırı niteliği taşıyabilecek tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadır.
Bu cümleden olarak basın, belirli bir kişinin fikrini tartışmak zorunda kaldığı durumlarda bile, objektif bilgi vermekle ve eleştirmekle yetinmeli; olayları tahrif etmek veya kuşkuları yaymak gibi, hukukun izin vermeyeceği yollara başvurmamalıdır. Özellikle de, hakaret niteliğinde ya da yersiz, onur kırıcı söz ve deyimlerin kullanılmasından kaçınmalıdır.
Basının kamu görevi yapmasında göz önünde tutulan amaçla, kişilik haklarına verilen zarar arasında açık bir oransızlık varsa, yayımın hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir. Objektiflikten ayrılmak, haber sınırını aşmak, genişletici ve yanlış yorumlarda bulunmak, gerçek dışı haber vermek, yersiz şekilde onur kırıcı sözler kullanmak, dürüstlük kurallarına aykırı davranmak, kişisel nedenlerle salt sansasyon yaratmak için yayım yapmak, hukuka aykırıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun başta 9.10.1985 gün ve 1985/4-96-790 sayılı kararı olmak üzere bir çok kararında bu ilkeler vurgulanmıştır.
Bu açıklamalardan sonra denilebilir ki;
Basın özgürlüğünün kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için, haberin gerçeğe uygun olması, gerçeğe uygun yayımın haber niteliği taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif) ölçütlere uyulması, haberin veriliş biçimi yönünden, özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir. Bir yayımın hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi, ancak, açıklanan bütün bu koşulların birlikte varlığı halinde mümkündür. Yapılan bir yayın, bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa, hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır.
Basının manevi tazminat sorumluluğunun doğması, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmiş olmasına bağlıdır.
Önemle vurgulanmalıdır ki, yayınlanmasında kamu yararı bulunan, gerçek ve güncel bir haberin veya eleştirinin, özle biçim arasında denge kurulmak suretiyle verildiği durumlarda, manevi tazminat sorumluluğunun temel öğesi olan “hukuka aykırılık” gerçekleşmeyeceğinden, basının sorumluluğu da söz konusu olamaz.
Basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle olay ve konu ile ilgili olan, görünen, bilinen her şeyi araştırma, inceleme ve olayları o anda belirlenen biçimi ile değerlendirme, yayma ve yayınlama yetki ve sorumluluğuna sahip olmakla birlikte, haberin verilişi sırasında özle biçim arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
Diğer taraftan, haberde gerekli, yararlı ve ilgili olmayan nitelemeler ve yorumlar yapıldığı, haberin içeriğine uygun düşmeyen, tahrik edici, kamuoyunda husumet ve kuşku yaratıcı, güveni zedeleyici bir üslubun kullanıldığı durumlarda, özle biçim arasındaki denge bozulmuş sayılır. Bu da hukuka aykırılığın varlığını kabule olanak kılar.
Anayasa ve Yasaların güvencesi altında bulunan basın özgürlüğü ile kişiyi insan yapan kişilik haklarının çatışması halinde, birinin diğerine üstün tutularak sonuca ulaşılması mümkün değildir.
Her olay, kendine özgü koşullar içerisinde değerlendirilerek, çözüme bağlanmalıdır.
Bu bağlamda, gerek devamlılık kazanan yargısal kararlarda ve gerekse doktrinde ifade edilen görüşlerden hareketle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen ilkelere göre; yayın yoluyla yapılan eylemin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığının saptanmasında, “gerçeğe uygunluk”, “kamusal ilgi ve toplumsal yarar”, “güncellik” ve “şekle uygunluk” unsurlarının bulunup bulunmadığının araştırılması zorunludur.
En önemlisi basın, objektiflikten ayrılıp, haber sınırını aşarak, genişletici ve yanlış yorumlarda bulunarak, yersiz şekilde onur kırıcı sözler kullanır, dürüstlük kuralına aykırı davranır ve kişisel nedenlerle salt sansasyon yaratmak için yayın yaparsa ve amaç ile kişilik haklarına saldırı arasında açık bir oransızlık varsa bu hukuka aykırı olur ve sonuçta da haberde özle biçim arasındaki dengenin bozulması halinde bu hal tazminatı gerektirir.
Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; manevi tazminat isteminin dayandırıldığı S...Gazetesi’nin 19.02.2010 tarihli sayısının 1. ve 13. sayfalarında yayımlanan, davacının da bulunduğu iki ayrı fotoğrafın da yer aldığı “Ergenekon sanıkları ile buluşmadan HSYK"ya” ve “Ergenekon Sanığı E... HSYK ile olan ilişkilerini anlatıyor, HSYK’da işi Kadir ve Suat halleder” başlıklı yazılarda kamu görevi yapmakta olan davacının kamuoyunda Ergenekon olarak adlandırılan silâhlı terör örgütünün şüpheli ve sanıklarını koruyan, onlara yardımcı olan, üyesi olduğu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda bu örgütün işlerini takip eden birisi gibi gösterilmek suretiyle eleştiri sınırları aşılarak öz ile biçim arasındaki denge bozulmuş ve hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiştir. Bu nedenle dava konusu yazılar davacının kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gereklidir.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin kişilik haklarına saldırının varlığını kabul eden direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece tazminat miktarı yönünden inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda yazılı gerekçelerle yerel mahkemenin direnme kararı yerinde bulunduğundan, tazminat miktarı yönünden mahkemenin kurduğu hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE 24.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.