16. Hukuk Dairesi 2019/3475 E. , 2019/7976 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 02.10.2019 gün ve saatte temyiz eden ... ile aleyhine temyiz istenilen ... vd. vekili Avukat ... ve ...geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirilip, süresinde yapılan inceleme sonucu verilen geri çevirme kararı ile istenilen belgeler de getirtilip dosyasına konulduktan sonra yeniden inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda, ... Köyü çalışma alanında bulunan 1063 parsel sayılı 45.340 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı nedeniyle davalıların murisi ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ... ve arkadaşları, miras yoluyla gelen hakka, satın almaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescili, olmadığı takdirde rayiç değer üzerinden ödedikleri bedelin iadesi istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2002/1017 Esas, 2011/245 Karar sayılı ilamı gerekçe gösterilerek, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun düşmemektedir. Dosyanın incelenmesi neticesinde, dosyamız davacısı da olan Kemal Bağlarlı mirasçılarının, ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2001/481 Esas, 2002/380 Karar sayılı dosyasında, 1982 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanarak, ... mirasçıları aleyhine tapu iptali ve tescil davası açtıkları, mahkemece davanın kadastro öncesi nedene dayalı olduğu ve hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile reddine karar verildiği, hükmün davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine 14. Hukuk Dairesi"nin 03.10.2003 tarih, 2003/5923-6696 Esas-Karar sayılı ilamıyla, satış vaadine konu taşınmazın iştirak halinde mülkiyete tabi olması ve alıcının da iştirakçi paydaşlardan olmaması halinde, ifa olanağının doğmasından sonra taşınmazın alıcı adına tescilinin istenilebileceği, başka bir anlatımla ifa olanağının iştirakin çözülmesinden sonra doğacağı, eldeki davada satışa konu taşınmazın mirasbırakan adına kayıtlı olduğu ve paydaşlardan Orhan"ın satışının da bulunmadığı, bu durumda ifa olanağının 10 yıllık hak düşürücü süre içinde doğmamasının, sözleşmenin kadastro tespitinden önce düzenlenmesi sebebiyle davanın reddini gerektirmeyeceği, aksini düşünmenin hakkın kötüye kullanımına yol açacağı, burada sözleşmenin düzenlendiği tarihin değil hakkın istenebileceği tarihin nazara alınması gerektiği, davacıların kadastro öncesi nedene dayanmayıp kadastro sonrası doğacak hak için dava açtıkları, mahkemece bu yönler gözetilerek, davanın, henüz sözleşmenin ifa olanağının bulunmaması sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu, ancak ret kararı sonucu itibariyle doğru olduğundan gerekçesi düzeltilerek hükmün onanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bundan sonra, temyize konu dosyada mahkemece kesin hüküm olarak değerlendirilen ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2002/1017 Esas, 2011/245 Karar sayılı dosyasında ise, Hazine tarafından, taşınmazın tapu kayıt maliki ... mirasçıları aleyhine, 3573 sayılı Yasa uyarınca tahsis amacına aykırı kullanıldığı ileri sürülerek, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açıldığı, Kemal Bağlarlı terekesi adına tereke temsilcisi ... tarafından satın almaya dayalı olarak tapu kaydının iptali ve tüm mirasçılar adına tescili istemiyle bu davaya müdahil olunduğu, mahkemece Hazine"nin davasının reddine, müdahil davacılar yönüyle ise; müdahil davacıların dayanağı olan 18.02.1982 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle ..."nın o zamanki mirasçılarından ... hariç diğer mirasçıların paylarını Kemal Bağlarlı"ya sattığı, hak düşürücü sürenin dolduğu ve taşınmazın iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olup mirasçılardan bir kısmının paylarını satması mümkünse de taşınmazda iştirak çözülmeden o sözleşmenin ifa imkanının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, hükmün Hazine ve müdahil davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine 1.Hukuk Dairesi"nin 19.12.2012 tarih, 2012/14282-15422 Esas-Karar sayılı ilamıyla, Hazine yönünden, tahsis amacına uygun kullanım bulunduğu; müdahil davacılar yönüyle ise, çekişmeli taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olması nedeniyle taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı istek bakımından ifa olanağının henüz doğmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle onanmasına karar verilerek hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK"nın 303/1. maddesi gereğince “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” Açıklanan dosya kapsamları itibariyle, her iki davada dava konusu edilen taşınmaz ve taraflar aynı olmakla birlikte, kesin hüküm kabul edilen ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2002/1017 Esas, 2011/245 Karar sayılı mahkeme kararı ve bu karara ilişkin Yargıtay ilamı dikkate alındığında, davanın ret sebebinin hakkın varlığı ya da yokluğu ile ilgili olmadığı, ifa olanağının henüz bulunmadığı gerekçesine dayandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kesin hükmün varlığından söz edilemez. Aksi kabul, davacıların hak arama yolunu geleceğe yönelik biçimde kapatmak anlamına gelecektir. Öte yandan, Dairemizin geri çevirme ilamıyla dosyaya getirtilen nüfus kayıtları ve veraset ilamlarına göre, satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmayan ..."nın 09.09.1987 tarihinde bekar olarak vefat ettiği ve mirasçılarının da satış vaadi sözleşmesinin tarafı olan kişilerle aynı kişiler olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; işin esasına girilerek ifa olanağının doğup doğmadığı hususunda toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, dava usulden reddedildiğine göre, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT"nin 7/2. maddesi uyarınca maktu vekalet ücreti tayin ve takdiri gerekirken, nispi olarak hesaplanmış avukatlık ücretine hükmedilmesi de isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.