23. Hukuk Dairesi 2015/6427 E. , 2016/3930 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı tarafın, müvekkiline sigorta sözleşmesinden kaynaklanan borcu olduğunu, bu nedenle davalı aleyhine 2.843,20 TL asıl alacak ve 4,26 TL işlemiş faiz olmak üzere 2.847,46 TL"nin tahsili için ..... sayılı icra dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalı tarafından icra takibine haksız ve kötüniyetli olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 oranında icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı duruşmada, dava ve takip konusu borcu kabul etmediğini, kooperatife 1980 yıllarında üye olduğunu, herhangi bir aidat ödemediğini, kendisinden herhangi bir para istenmediğini, kooperatifin kurulması için üye yapıldığını, borç senedinin arkasındaki altı numaralı yerdeki imzanın kendisine ait olmadığını, daha önce davacı kooperatiften kredi kullandığını ancak bu krediyi geri ödediğini, buna ilişkin makbuzu sunmak için süre istediğini, borcu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; kural olarak ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davacı iddiasını ispat edemezse diğer tarafın bu iddianın aksini ispat etmesine gerek olmadığı, bu durumda iddianın ispat edilememiş olacağı, dava açılırken ve cevap dilekçesi sunulurken tarafların dayandıkları vakıaları hangi delille ispat edeceklerini belirtmeleri gerektiği, hakimin re"sen araştırma ilkesinin uygulanmadığı durumlarda hakimin kendiliğinden delil araştıramayacağı, hakimin bilirkişi ve keşif deliline ise her zaman başvurabileceği, somut olayda, davacı vekilince ..... sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi yapıldığı, takip talebinde borcun sebebinin 31.08.1999 tarih ve 1140 sayılı senet olduğunun beliritldiği, dava dilekçesinde ise alacağın sigorta sözleşmesinden kaynaklanan bir borç olduğunun belirtildiği, icra dosyası ekinde ise davacının düzenlediği, kredi borcuna ait borç durum raporunun eklendiği, davacı kooparatiften davacının üyelik kaydı ve varsa borç durumuna ilişkin belgelerin gönderildiği, davalı tarafından, bu belgeler içindeki müteselsil borç senedindeki imzanın inkâr edildiği, davalının duruşmadaki beyanında kredi kullandığını ancak bunu ödediğini beyan ettiği ve buna ilişkin 01.08.1998 tarihli makbuz sunduğu, davacının dilekçesinde beyan ettiği sigorta sözleşmesi ve bu sözleşmeden doğan borca dair herhangi bir delil sunulmadığı, borçlu ile yapılan sigorta sözleşmesinden kaynaklı davalının borçlu olduğu hususunun, davacı tarafça kesin bir şekilde ispat edilemediği, davalının da borcu kesin bir şekilde inkâr ettiği, aksinin varsayıma dayalı bir kabul olacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
.../...
S.2
1- Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Ödeme emri tebliği üzerine borçlu sadece yetki itirazında bulunmuş ise, alacaklı İİK"nın 50/2. maddesi uyarınca, bu itirazın kaldırılmasını ancak, İcra Hukuk Mahkemesi"nden isteyebilir. Borçlu yetki itirazı ile birlikte borcun esasına da itiraz etmişse, alacaklı aynı Kanun"un 67/1. maddesi uyarınca önce İcra Hukuk Mahkemesi"ne itirazın kaldırılması için başvurabileceği gibi, dilerse genel mahkemeye itirazın iptali davası da açabilir. Borçlu yetki itirazı ile birlikte borcun esasına da itiraz etmiş ve itirazın kaldırılması için önce itirazın kaldırılması davası açılmışsa, İcra Hukuk Mahkemesi tarafından önce yetki itirazı incelenip karara bağlanacaktır. Borçlunun yetki itirazı ile birlikte borca itiraz etmesi ve alacaklının da genel mahkemede itirazın iptali davası açması halinde, genel mahkeme icra dairesinin yetkisine karşı yapılan itirazı İcra Hukuk Mahkemesi yerine geçerek çözümlemelidir. Zira, genel mahkemenin de yetki itirazını incelemeye yetkili olduğunun kabulü gerekir. Esasen İcra Hukuk Mahkemesi"nden daha geniş yetkili olan genel mahkemenin yetki itirazını inceleyememesi için bir neden de bulunmamaktadır. Genel mahkemenin önce kendi yetkisine yönelik itirazı inceleyip karara bağlayacağı kabul edilirse, mahkeme yetkisizlik kararı verecek, yetkili mahkeme bu kez icra dairesinin yetkisiz olduğu, geçerli bir takip bulunmadığı gerekçesiyle itirazın iptali davasını reddedecektir. Bu durum ise Anayasa"nın 141/son maddesinde hüküm altına alınan usul ekonomisine de aykırı düşecektir. Dairemiz`in yerleşik uygulamasına göre de, borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmesi halinde, itirazın iptali davasının dinlenebilmesi için, yetkili icra dairesinde mevcut bir takip bulunmalıdır. Dolayısıyla, mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da salt bu nedenle reddine karar vermesi gerekmektedir. Artık bu durumda, mahkemenin kendi yetkisine yapılan bir itiraz varsa bunu incelemesine gerek kalmamaktadır. İcra dairesinin yetkili olduğunun anlaşılması halinde, bundan sonra mahkemenin yetkisine yönelik itirazı incelemesi, sonucuna göre gerekli kararı vermesi gerekmektedir. İİK"nın 67. maddesine dayanan davanın, mutlaka takibi yapılan icra dairesinin yetki çevresinde açılacağını gösteren bir hüküm bulunmadığı, dolayısıyla, başka bir yer mahkemesinin başka bir yer icra dairesindeki takibe yapılan borca itirazı incelemesinde yasal bir engel bulunmadığı da gözetilmelidir.
YHGK"nın 24.04.2013 tarih ve .... sayılı ilamında "Yargıtay"ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek, kesin olarak sonuçlandırmalıdır (.... sayılı ilamları). Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (.... Hukukunun Esasları, ..... Bası, sayfa:101, 102; Aynı doğrultuda ...."nın 20.3.2002 gün .... sayılı ilamı). İtirazın iptali davasının konusunu teşkil eden icra takibinde borçlu, icra dairesinin yetkisine yönelik bir itiraz ileri sürmediğinden, takibin başlatıldığı yer ile itirazın iptali davasına bakan mahkemenin bulunduğu yerin aynı olması gerekmemektedir." açıklamasına yer verilerek, bu uygulama benimsenmiştir.
Diğer yandan, ...."nın 15.04.2015 tarih ve .... sayılı ilamında da belirtildiği üzere, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan HMK"nın .../...
S.3
14. maddesine göre, tüzelkişiler ile ortakları arasındaki davalarda, tüzelkişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemelerinin kesin yetkili olduğu açıkça belirtilmiştir. İİK"nın 50. maddesinde ise, para veya teminat borcu için yapılan icra takibi hususunda (davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanacağı hüküm altına alınmış olup öğretide ve uygulamada icra dairelerinin yetkisinin kesin yetki olmadığı kabul edilmiştir. (....2013, s.179 ve YHGK., 24.04.2013 gün ve .....) Bu açıklamalara ve anılan yasa maddelerine göre, kooperatif ile ortağı arasındaki alacağın tahsili için girişilen icra takipleri bakımından kesin yetki bulunmamakla birlikte kooperatif ile ortağı arasındaki davalarda kesin yetki kuralının geçerli olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan HMK"nın 14. maddesine göre, kooperatifin ortaklarına ya da ortakların bu sıfatla diğer ortaklar veya kooperatife açacağı davalarda kooperatif merkezinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili olup, anılan yetki kuralı, kamu düzenine ilişkin ve kesin nitelikte olduğundan, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, mahkemece re"sen dikkate alınması gerekir. TMK"nın 51. maddesine göre de tüzel kişinin ikametgâhı anasözleşmede başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yerdir.
Somut olayda, icra takibi, .... Müdürlüğü"nde yapılmış ve tebliğ edilen ödeme emri üzerine davalı-borçlu, icra dairesinin yetkisine itiraz etmemiş, sadece borca itiraz etmiş olmakla, Sorgun İcra Dairesi"nin yetkisi kesinleşmiştir. Dairemizin 04.04.2013 tarih ve 9....; 04.11.2013 tarih ve ..... sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere; İcra dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin olmadığından mahkemece, icra dairesinin (İİK"nın 50/2. maddesi yollaması ile) takip tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK"nın 14. maddesi uyarınca yetkili olup olmadığının incelenmesi gerekmeden, mahkemenin dava tarihi itibariyle yetkili olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
Dosyada, davacı kooperatifin muamele merkezinin neresi olduğuna ilişkin herhangi bilgi ve belge bulunmamakla birlikte, dosyada bulunan kooperatif cevabi yazısında, kooperatif adresinin ....olduğu yazılıdır.
Bu durumda mahkemece, dava tarihi itibariyle, davacı kooperatifin muamele merkezinin, bağlı bulunduğu Birlik"ten sorularak tespiti, icra dairesinin yetkisine itiraz edilmediğinden icra dairesinin yetkisinin kesinleştiği gözetilerek, dava tarihi itibariyle kooperatifin muamele merkezinin....olduğunun belirlenmesi halinde, mahkemenin kesin yetkisine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle HMK"nın 114/1-ç ve 115/2. maddesi uyarınca davanının usulden reddine karar verilmesi; Sorgun olduğunun belirlenmesi halinde ise şimdiki gibi uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, bu hususun gözden kaçırılması doğru olmamıştır.
2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
3-Kabule göre; davacı tarafça 31.08.1999 tarih ve 1140 sayılı senede dayalı olarak icra takibine başlanmıştır. Yargılama aşamasında, davacı kooperatifçe gönderilen 31.08.1999 vade tarihli müteselsil ve müşterek borç senedinde " Bu borcumuz ile borcumuza eklenecek ekspertiz ve kontrol giderleri karşılığı, genel kurul kararınca hesabımıza borç yazılacak bina bağışı ve özkaynak ile kooperatif veya bankaca yaptırılacak sigorta ve nakliye giderlerini; bu paraların hesabımıza borç yazıldığı tarihten itibaren yıl sonuna ve ayrıca yılbaşından vade tarihine kadar geçen günler için %..... oranında hesap ve kapitalize edilecek faiziyle birikte
.../...
S.4
31.08.1999 tarihinde kooperatife veya bu senedin ..... temliki halinde Bankaca talep vukuunda Bankaya kanuni merasime hacet kalmaksızın müşterek ve müteselsil borçlu sıfatıyla derhal ödeyeceği. (Faizin kapitalize edilmesinde amaç, devre sonlarında hesaplanan faizin borca eklenerek müteakip devrede faize tabi tutulmasıdır.)" şeklinde taahhütte bulunulmuştur. Davalı tarafça, kooperatiften kredi kullanıldığı ve ödemeler sonucu borcunun kalmadığı savunulmuş, 01.08.1999 tarihli ve 125,00 TL bedelli makbuz örneği sunulmuştur.
Bu durumda mahkemece, takip dayanağı olduğu ileri sürülen müşterek müteselsil borç senedinde sigorta giderlerinin de ödenmesinin taahhüt edildiği gözetilerek, kooperatif defter, kayıt ve belgeleri üzerinde kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, davalı ile davacı kooperatif arasında başkaca kredi ilişkisi olup olmadığı, davalının ödeme savunması da değerlendirilerek, varsa bakiye borcu olup olmadığı hususunda ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re"sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.