(4721 s. MK m. 684, 718)
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava tapuda kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatların aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davaya konu muhtesatın kaçak yapı niteliğinde olduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç davanın niteliğine, dosya kapsamında toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
Toplanan delillerden ortaklığın giderilmesi davasına konu, davaya konu edilen muhtesatların üzerinde bulunduğu “tarla” nitelikli 214 ve 215 parsel sayılı taşınmazın tapuda taraflar adına paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olduğu, davaya konu muhtesatların kadastro tespit gününden sonra meydana getirildiği ve ruhsat alınmaksızın yapıldığı, kaçak yapı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684. maddesi hükmünde, bir şeye malik olan kimsenin o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı, 718. maddesi hükmünde de, arazi üzerindeki mülkiyetin kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği açıklanmıştır.
Muhtesatı meydana getiren kişiler tarafından arsa malikleri aleyhine açılacak alacak ve temliken tescil ya da böyle bir taşınmazda kat mülkiyeti kurulması istemiyle açılacak davalar sonucunda verilebilecek kabul kararı, hukuken değer verilmesi mümkün bulunmayan kaçak yapı niteliğindeki muhtesatın yasallaştırılması sonucunu doğuracağından bu tür davaların dinlenmesine olanak bulunmamakta ise de, ortaklığın giderilmesi davasına bağlı olarak açılan muhtesat tespiti davaları yönünden aynı sonuca varmak mümkün değildir. Açılacak bu tür tespit davaları sonucunda verilecek tespit hükmü, cebri icraya konu edilemeyen ve bu nedenle infaz olanağı bulunmayan, ancak ve sadece kesin hüküm etkisi nedeniyle ortaklığın giderilmesi davasında sonuç doğurabilen kararlardandır. Kaçak yapı niteliğinde olmasına rağmen henüz yıkılmayan ve bu hali ile kullanılarak yararlanılmaya devam edilen bu tür muhtesatların az veya çok bir değerinin, en azından enkaz değerinin bulunacağı, taşınmazın ortaklığın giderilmesi davası sonucunda üzerinde bulunan muhtesatla birlikte satılması halinde bu muhtesatlar nedeniyle satış bedelinin de az veya çok artacağı, taşınmazın satışından pay alacak olan diğer taşınmaz maliklerinin kaçak yapı niteliğindeki muhtesat nedeniyle meydana gelecek değer artışından haksız şekilde yararlanacakları ve sebepsiz zenginleşecekleri gözetildiğinde kaçak yapı niteliğinde olduğu gerekçesiyle bu tür davaların dinlenmemesinin adaletsiz sonuç doğuracağı da kuşkusuzdur. Bütün bu olgular birlikte değerlendirildiğinde ortaklığın giderilmesi davasına bağlı olarak ve sadece ortaklığın giderilmesi davasında sonuç doğurabilecek nitelikte bir karar verilmesini sağlama amacıyla açılan bu tür davaların dinlenebilir olduğunu, böyle bir dava sonucunda verilecek kararın da kaçak yapıya yasallık kazandıracak nitelikte bir karar olmadığını, muhtesatın kim tarafından meydana getirildiğinin tespiti istemiyle açılacak bu tür tespit davalarında davaya konu muhtesatın kaçak yapı niteliğinde olup olmamasının sonuca etkisi bulunmadığını kabul etmek gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davanın esasına girilmesi, toplanan ve varsa toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davanın esası yönünden bir karar verilmesi gerekirken, davaya konu muhtesatın kaçak yapı olduğu gerekçe gösterilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 09.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.