Hukuk Genel Kurulu 2015/1648 E. , 2015/1704 K.- ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN SORUMLULUĞUNA DAYALI TAZMİNAT İSTEMİ
- TARAFLARIN BOZMA İLAMINA UYULMASINI İSTEMESİ
- UYULMASI İSTENİLEN BOZMA İLAMINA DİRENME KARARI VERİLEMEYECEĞİ
- TÜRK TİCARET KANUNU (6102) Madde 336
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Geçici Madde 3
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 429
"İçtihat Metni"Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 12.Asliye Ticaret (kapanan İstanbul 28. Asliye Ticaret) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.02.2012 gün ve 2011/60 E-2012/37 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi"nin 25.01.2014 gün ve 2012/9745 E.-2014/1527 K. sayılı ilamıyla;
"...Davacılar vekili, müvekkillerinin dava dışı D...Latikçilik San. ve Tic. A.Ş’nin azlık grubunu oluşturan ortakları olduğunu, şirkete ait Şişli Mecidiyeköy Büyükdere Caddesi’nde 1947 ada 75, 76 ve 77 parsellerde kayıtlı taşınmazların davalı tarafından dava dışı P.. İnş. A.Ş. ile imzalanan 29/08/2005 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine istinaden 06.12.2005 tarihinde 7.400.300,00 TL bedelle satıldığını ancak bu rakamın piyasa rayicinin altında olduğunu, davalının TTK’nın 336/5 maddesi uyarınca şirkete verdiği zarardan sorumlu olduğunu, şirketin zararının dava konusu taşınmazların satış tarihindeki piyasa rayiç değeri ile satış değeri arasındaki fark olduğunu ileri sürerek, şimdilik 15.000 TL’nin şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazların satışının yapıldığı zaman şirket hakkında İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından iflas kararı alındığını, şirket ile ilgili işlemleri yapma yetkisinin iflas masasına ait olduğunu, 1. alacaklılar toplantısında dava konusu taşınmazların masa malvarlığından çıkarılmasına, satış konusunda şirkete yetki verilmesine karar verildiğini, şirket yönetim kurulunun 29.08.2005 tarihli kararı ile taşınmazların dava dışı P.. A.Ş’ye satışı konusunda yetki verildiğini, bu yetki çerçevesinde yapılan satıştan elde edilen kazanç ile masa borçları ödenip iflas kararının kaldırıldığını, 07.06.2006 tarihli genel kurulda müvekkilinin ibra edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazların 7.400.000 TL’ye satıldığı, bilirkişi raporunda ise satış tarihi itibari ile taşınmazların rayiç değeri 25.880.960 TL olarak belirlendiğinden şirketin zarara uğradığının anlaşıldığı, davalı taraf satış işlemlerinin şirketin iflasına karar verildiği dönemde yapıldığını ileri sürmüş ise de dava dışı D.. A.Ş. hakkındaki iflasın 19/02/2004 tarihinde açıldığı, 29/08/2005 tarihinde şirket yönetim kurulu tarafından şirkete ait 3 adet taşınmaz hakkında satış vaadinde bulunulmasına dair karar alındığı, 03/10/2005 tarihinde ilk alacaklar toplantısı yapıldığı, 28/11/2005 tarihinde de iflasın kaldırılmasına karar verildiği ve 16/12/2005 tarihinde tapuda satışın yapıldığı belirlendiğinden davalı tarafın bu işlemlerde yetkili olanın iflas idaresi olduğuna ilişkin savunmasına itibar edilmediği, davalının D.. A.Ş. hakkındaki iflas kararının kaldırılmasından sonra yetkili bulunduğu dönemde dava konusu taşınmazları rayiç bedelinden çok düşük bir fiyatla satarak şirketi zarara uğrattığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 15.000 TL’nin davalıdan alınarak D.. Lastikçilik San. Tic. A.Ş"ye verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, anonim şirket yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu istemine ilişkindir. Davacılar, davalının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde şirkete ait Şişli Mecidiyeköy, Büyükdere Caddesi’nde 1947 ada 75, 76 ve 77 nolu parsellerde kayıtlı taşınmazları rayiç değerlerinin altına bedelle satarak şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla şimdilik 15.000,00 TL tazminatın şirkete ödenmesi talebinde bulunmuşlardır. Davalı vekili ise davaya cevabında ve bilirkişi raporlarına itirazlarında söz konusu satışlardan sonra yapılan 07.06.2006 tarihli genel kurulda müvekkilinin ibra edildiğini bildirdiğine göre mahkemece anılan genel kurul tutanakları, yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço ve diğer şirket kayıtları birlikte değerlendirilmek suretiyle Dairemizin emsal (07.12.2009 tarih, 2008/7766 E. ve 2009/12467 K. sayılı ilamı) kararlarında benimsediği şekilde geçerli bir ibranın bulunup bulunmadığı konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmaması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-Ayrıca, dava konusu taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerlerinin tespiti için mahkemece alınan kök rapora ve davalı vekilinin itirazları üzerine alınan ek rapora karşı davalı vekili 07.02.2012 havale tarihli dilekçesi ile “dava konusu taşınmaların 2005 yılında satıldığı bilirkişilerce emsal olarak alınan taşınmazların ise 2007 yılında satıldığını, satış tarihleri itibari ile emsal olabilecek nitelikte bulunmadıklarını, emsal alınan taşınmazların öz nitelikleri ile dava konusu taşınmaların niteliklerinin farklı olduğunu, dava konusu taşınmazların değerini düşüren faktörlerin kök ve ek raporlarda değerlendirilmediğini, dava konusu 76 nolu parselden Hamidiye Suları İsale Hattı geçmekte olup korunması gereken kültür varlığı olarak tescil edildiğini, hattın sağında ve solunda 7,5 metre mesafede inşaat yapılamayacağına ilişkin İstanbul 1 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürlüğü’nün 13.10.2004 tarihli 205 nolu ve 29.03.2005 tarih ve 3331 yevmiye nolu kararın dosyaya ibraz edildiğini, 76 nolu parsel üzerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı lehine irtifak tesis edildiğini, satış tarihi olan 2005 yılında 77 nolu parselin yola cephesi bulunmadığını, 75 nolu parselin ise Büyükdere Caddesi’ne cephesinin sadece 18 m2 olup caddeye cepheli bina yapılabilme vasfı taşımadığını, tüm bu hususların taşınmazların 2005 yılındaki rayiç değerini etkileyen faktörler olduğunu ancak bilirkişilerin bu hususları denetime elverişli şekilde irdelemediğini bildirerek, Şişli ve Kağıthane Tapu Sicil Müdürlükleri’nden emsal araştırması da yapılarak yeniden rapor alınmasını” talep etmiş olup mahkemece, davalı vekilinin bilirkişi raporlarına karşı ileri sürdüğü ciddi itirazlarını karşılayacak şekilde ek rapor alınmadan dava konusu taşınmazlar 2005 yılında satılmasına rağmen 2007 yılında satışı yapılan 2 adet taşınmaz emsal olarak alınıp satış bedelleri TEFE oranlarına göre geriye doğru eskale edilerek dava konusu taşınmaların rayiç değerlerinin belirlenmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; şirketin zarara uğratılması nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, dava kabul edilmiş, hükmün yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulması üzerine, mahkemece önceki gerekçeler ile direnilmiştir.
İşin esasına girmeden önce tarafların bozma ilamına uyulmasını istemesi karşısında mahkemece direnme hükmü verilip verilemeyeceği, konusu önsorun olarak tartışılmıştır.
6100 sayılı HMK geçici 3.maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı HMUK 429.maddesine göre Yargıtay’ın bozma kararı üzerine hakim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararda direnebilir. Eş anlatımla hakim kural olarak Yargıtay bozma kararına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, serbest takdir yetkisine sahiptir.
Ancak bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri bozma kararına uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bozma kararına uymak gereklidir.
Tarafların kısmen uyulması şeklinde bir istemi varsa bu takdirde de mahkeme bozma ilamında uyulması istenilen kısma direnebilmesi mümkün değildir. Bir diğer deyişle mahkeme kısmen uyma kısmen direnme kararı verebilecektir.
Yargıtay’ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması da bu doğrultudadır. (HGK 02.02.1983 gün 7-70, 25.5.1983 gün 377-580, 27.6.1990 gün 1990/293-400, 25.06.1997 gün, E: 1997/11-313, K:1997/569, 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117, 19.02.1992 gün, 635-82, 23.02.1994 gün, 936-94, 27.01.1999 gün, 26-4 sayılı kararları).)
Uyuşmazlık konusu dosyada da bozma ilamı sonrasında davanın tarafları duruşmaya katılmış ve davacı vekili bozma ilamındaki ek rapor alınması hususuna uyulmasını diğer hususlarda direnilmesini, davalı vekili ise uyulmasını istemiştir.
Tarafların bu beyanı ve ortada kamu düzenini ilgilendiren bir konu da olmadığına göre mahkemece tarafların uyulmasını istediği hususlarda bozma ilamında belirtilen şekilde ek rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş, (3) nolu bozma ilamına uyarak bozma ilamı doğrultusunda araştırma yapmaktır. (2) nolu bozma kararına karşı direnme kararı vermek ise mahkemenin takdirindedir.
Bu nedenle direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır.
S O N U Ç : Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 17.06.2015 gününde, oybirliği ile karar verildi.