Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Davalı ile 2011 yılında boşandıklarını, kararla davalı lehine aylık 750 TL yoksulluk nafakası bağlandığını, davalının çalıştığını, davalıya ödediği yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Sezonluk işte çalıştığını, bu çalışmasının sürekli olmadığını, elde edilen gelirin yıllık toplamının aylık payının ise asgari ücret seviyesinin altında olduğunu davanın reddi istemiştir. Mahkemece; yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir. TMK"nın 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve1998/ 2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu"nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Somut olayda; her ne kadar davalı kadının sezonluk işe girerek çalıştığı anlaşılmakta ise de; işinin sürekli olmadığı da anlaşılmaktadır. Ayrıca evlenme yoksulluk nafakasının kendiliğinden kalkması için bir sebep olsa da, her dava açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmelidir. Davacı ve davalının gelir durumu değerlendirildiğinde; davacının otel sahibi olduğu, bu otelin kiralanması ile yıllık 30.000 Euro kira geliri elde ettiği, iki evinin olduğu, davalının ise sezonluk işte çalıştığı, davacıya oranla çok daha az gelirinin olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu şartlar altında davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.