4. Hukuk Dairesi 2014/11790 E. , 2015/4341 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 29/03/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 20/02/2014 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... ve ... vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 07/04/2015 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile, karşı taraftan davacı vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... Gazetesi"nin 09/11/2012 tarihli nüshasının 19. sayfasında ve yine ... sitesinde, ... isimli köşede yayınlanan, “...” başlıklı köşe yazısı ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, manevi tazminat talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu yazıda davacının doğrudan hedef alındığı, yazının başlığının davacıyı toplum içinde küçük düşürücü nitelikte olduğu, yazının bilgilendirme, yorum, değerlendirme, yayma, öğretme amacını değil, davacının itibarını zedeleme amacını taşıdığı, ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu belirtilerek, istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ifade özgürlüğü;
"1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ulusal sınırlarla kısıtlanmaksızın, bir görüşe sahip olma, haber ve düşünceleri elde etme ve bunları ulaştırma özgürlüğünü de içerir. Bu madde Devletin radyo yayıncılığını, televizyon ve sinema işletmeciliğini izne bağlamasına engel değildir.
2. Bu özgürlükleri kullanırken ödev ve sorumluluk içinde hareket edilmesi gerektiğinden, ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının şeref ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi, yargı organının otorite ve tarafsızlığının korunması amacıyla, demokratik bir toplumda gerekli bulunan ve hukukun öngördüğü formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara tabi tutulabilir." şeklinde tanımlanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “...Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamayacağını ...” belirtmiştir.
Somut olaya gelince; davacı, kamuoyu tarafından tanınmış bir iş adamı olup gerek özel yaşantısı, gerekse iş adamı kimliği ile basında sık sık yer almaktadır. Davacının, ... isimli TV kanalında yayınlanan ve ... tarafından sunulan bir programa katıldığı, programda sunucu ile davacı arasında geçen bazı konuşmalar üzerine davaya konu köşe yazısının kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Köşe yazısında yer alan ve mahkemece tazminat gerektiği benimsenen ifadeler, bütün halinde değerlendirildiğinde; eleştiri mahiyetinde olup yazarın değer yargısını içeren ifadelerdir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da değer yargılarının kısıtlanamayacağına vurgu yapılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, olaylar ve değer yargılarını birbirlerinden ayrı irdelemektedir. AİHM, basının, “doğruluğunu kanıtlaması koşuluyla eleştirel yargılarda bulunabileceği” savını dahi reddetmiştir. Bunun, sözleşmenin 10. maddesi ile teminat altına alınan fikir özgürlüğünün özüne aykırı olduğunu vurgulamıştır. Bununla birlikte, basının belli ölçüde abartma, hatta tahrik etme ve polemik olarak kabul edilebilecek kişisel açıdan taşkın ifadeler kullanma hakkını da kabul etmiştir.
Açıklanan nedenlerle, yazıda kullanılan sözler kişilik haklarına saldırı niteliğinde kabul edilemez. Mahkemece belirtilen hususlar gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve davalılar ... ve ... yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.