Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/462
Karar No: 2020/928
Karar Tarihi: 18.02.2020

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2019/462 Esas 2020/928 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)21. Hukuk Dairesi         2019/462 E.  ,  2020/928 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : Kahramanmaraş 2. İş Mahkemesi

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Bölge Adliye Mahkemesi kararının süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince duruşmalı olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18/02/2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat ... geldi. Davacı adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

    KARAR

    A) Davacı İstemi:
    Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin iş kazası neticesinde sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle dava dilekçesinde Belirsiz alacak davası niteliğinde şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile 20.000 TL manevi tazminatın iş kazası tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılamanın devamında maddi tazminat yönünden talep artırımında bulunarak maddi tazminat istemini 99.834,90 TL’ye artrımıştır.
    B) Davalı Cevabı:
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ,olayın iş kazası olmadığını, davacının olay nedeniyle oluşan sakatlığı nedeniyle çalışamadığı iddiasının yerinde olmadığını, olayın üzerinden 9 yıl geçtikten sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanımı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    C) İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    İlk derece mahkemesince, talep artırım dilekçesi ıslah dilekçesi olarak değerlendirilmek suretiyle, ıslaha karşı zamanaşımı defi değerlendirilerek, maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın, tashih şerhiyle 02/09/2006 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
    İlk derece mahkemesi kararına davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince “Davacı taraf dava dilekçesinin konu kısmında maddi tazminat davasını belirsiz alacak davası olarak belirtmiştir. Somut uyuşmazlıkta maddi tazminat davası belirsiz alacak davasına konu edilebilecek niteliktedir.Bu duruma göre,davacı vekili tarafından belirsiz alacak davası açılarak talepte bulunulduğu anlaşılmakla; belirsiz alacak davasında, davanın açılması ile alacağın tamamına ilişkin zamanaşımı süresi kesildiğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107/2. maddesi gereğince talebin arttırılması ıslah olarak nitelendirilip ıslaha karşı zamanaşımı def"inin mahkemece dikkate alınması isabetli olmamıştır. Somut uyuşmazlıkta davacı işçi davalıya ait işyerinde 02.09.2009 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu yaralanarak %40,20 oranında malul kalmıştır.Davacı işçi maddi ve manevi zarara uğramıştır.Hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli nitelik taşıyan;kusur bilirkişi heyeti raporuna göre;meydana gelen iş kazasında davalı işverenin %50 oranında,maluliyete sebep olan dava dışı 3.kişi veya kişiler %50 oranında kusurlu olup,davacı kazalı işçinin ise kusuru bulunmamaktadır.Hesap bilirkişi raporuna göre ise, iş kazası nedeniyle oluşan davacının tazmini gerekli maddi zarar tutarı 99.834,90 TL"dir.Davalı işveren teselsül hükümleri uyarınca oluşan zararların tazmininden sorumludur.” gerekçesiyle “Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince Kabulü İle İlk Derece Mahkemesi Kararının Kaldırılmasına,davacının maddi tazminat isteminin kabulü ile 99.834,90 TL maddi tazminatın ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın , tashih kararıyla kaza tarihi olan 02/09/2006 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine” karar verilmiştir.
    E) Temyiz Nedenleri:
    Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Dava belirsiz alacak davası değildir, kısmi alacak davasıdır ve dilekçe noksandır, ıslah dilekçesi de zamanaşımına uğramıştır, olayın iş kazası olarak nitelendirilemeyeceğini, bilirkişi raporunda belirtilen güvenlik kamerasının iş kazasını engelleme olanağı olmadığı gibi, beton bariyer konulması noktasında da yasal bir zorunluluğun bulunmadığından müvekkiline kusur verilmesinin yerinde olmadığını, illiyet bağının 3. kişi tam kusurlu eylemiyle kesildiğini, müvekkilinin 3. Kişilerle hasım olduğuna dair tespit savcılık dosyasında yoktur nitekim bu olayda hasım bulunamamış takipsizlik verilmiştir. Askerlik düğün vb sebeple konvoydan atılan bir kurşun kazaya sebep olmuş olabilir. SGK Müfetiş raporunda müvekkile %20 Kusur vermişken; heyet raporunda %50 kusur verildiğini çelişkinin giderilmediğini, 3. Kişilerin %50 kusuru nedeniyle tazminatta indirim yapılması gerektiğini, tedavi ve hastane masrafı gibi işverence sağlanan tüm menfaatlerin tazminat hesabında dikkate alınmasını, davacıda iş gücü kaybı olmadığını başka bir işyerinde çalışmasına devam ettiğini, davanın kötüniyetli olarak kazadan uzun süre açıldığını davanın reddi gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
    1- Dosyadaki yazılara, kanuni gerektirici nedenlerle, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Dava, 02/09/2006 tarihli iş kazasında sigortalının sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davacının, olay tarihinde davalı tarafından işletilen benzin istasyonunda market sorumlusu olarak çalışmaktayken, saat gece 02.00 sıralarında 2 adet aracın petrol istasyonuna 10 el ateş ederek hareket ettiği, bu sırada market önünde temizlik yapan davacıya kurşunların isabet etmesi neticesinde davacının yaralandığı, kimliği meçhul kişilerin tespit edilemediği, 10 adet kovan ile işyerinde 5 noktada mermi isabet izlerinin tespit edildiği, olayın SGK tarafından iş kazası olarak kabul edildiği, hükme esas alınan kusur raporunda davalıya %50 kusur verilirken, kimliği meçhul üçüncü kişilere %50 oranında kusur verildiği, hesap bilirkişiden alınan raporda davalı işverenin %50 oranında 3. Kişi kusurundan da müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu değerlendirilerek %100 oranındaki kusur oranı üzerinden tazminat hesabının yapıldığı anlaşılmıştır.
    Somut olayda taraflar arasında davalının tazminat alacağından sorumluluğu noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
    İş kazalarında olay, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik İlkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden oğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
    Tazminat hukukunun temel ilkelerinden biri; sorumluluk şartlarının oluşması koşuluyla, zarar verenin, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi tümüyle (tam tazmin) gidermesidir. Ancak bu ilkenin katı uygulanması, hakkaniyete uygun olmayan sonuçlar doğmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 43., gerekse de 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK"nın 51. maddelerinde Hâkim’in, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereği ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği düzenleme altına alınmıştır.
    Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih ve 2019/34-97 Karar sayılı kararında da, “Tazminatın amacı zararın tazmin edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle tazminat, zarar görenin zenginleşmesi veya zarar verenin cezalandırılması sonucuna yol açmamalıdır. Dolayısıyla hesaplanacak tazminatın azami miktarı gerçek zarar ile sınırlıdır. Bu yönüyle kural, hesaplanan tazminatın yalnızca miktar gözetilerek azaltılamayacağını öngörmek suretiyle zarar görenin mülkiyet hakkı kapsamındaki meşru beklentisini korumaktadır. Öte yandan aynı nedenle tazminat miktarının artırılamamasına ilişkin kural fazla tazminat ödenmesini engellemek suretiyle, zarar verenin mülkiyet hakkını korumaktadır. Bu nedenle, zarar veren ve zarar gören tarafların menfaatlerini adil bir şekilde dengeleyerek tarafların mülkiyet hakkının korunmasını amaçlandığı” belirtilerek tazminatın belirlenmesi noktasında da “Tazminatın hesaplanabilmesi yerleşik yargı uygulamasında da kabul edildiği üzere hukuk bilimi dışında özel bilgi gerektirmektedir. Bu sebeple tazminat hesaplanması gereken davalarda mahkemeler bilirkişinin görüşünün alınmasına karar verebilmektedir. Bilirkişinin görüşüne başvurulmasının hukuki dayanağı 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesidir. Bu maddenin (1) numaralı fıkrasının ilk cümlesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir” denilmektedir. Ancak bilirkişinin görüşünün alınması, hâkimin bu görüşe bağlı kalarak karar vermesini zorunlu kılmamaktadır. Hâkim diğer delillerle birlikte bilirkişi görüşünü de serbestçe değerlendirme ve gerektiğinde bu görüşe itibar etmeme yetkisine sahiptir. Nitekim anılan Kanun’un 282. maddesinde “Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” kuralına yer verilerek bilirkişinin görüşünün bağlayıcı olmadığı ve hâkim tarafından serbestçe değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla hâkimin destekten yoksun kalma zararı ile bedensel zararın varlığı hâlinde maddi tazminatın hesaplanmasına ilişkin bilirkişi raporunu da diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendireceği açıktır.” gerekçesiyle tazminatın belirlenmesinin dosya kapsamındaki delillerle beraber Hakimce serbest olarak değerlendirileceğine işaret edilmiştir.
    Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda, tazminat sorumlusu davalı işverenin %50 oranındaki şahsi kusuru haricinde; %50 oranında faili meçhul kişilerin kusurundan da sorumlu olduğu, ancak davalı işverenin %50 oranında kusuru olan faili meçhul kişilere karşı rücu imkanın bulunmadığı açıktır. Buna göre %50 oranında faili meçhul kişiler kusuruna isabet eden maddi tazminat alacağı miktarının tamamından davalı işverenin sorumlu tutulması taraflar arasındaki hak dengesini açıkça davalı aleyhine bozucu mahiyette olup; bu dengenin yeniden tesisi için davalı işverenin sorumluluğundan mahkemece uygun bir miktarda indirim yapılmak suretiyle sağlanması gerekirken; yazılı şekilde maddi tazminatın tamamından davalı sorumlu tutularak hüküm kurulması hatalı olmuştur.
    O halde mahkemece yapılacak iş, davalı işverenin müşterek ve müteselsil oranda sorumlu olduğu %50 oranındaki faili meçhul kişi veya kişiler kusuruna isabet eden maddi tazminat alacağından, dosya kapsamındaki mevcut hesap raporu dikkate alınarak adalate uygun bir miktarda indirimde bulunarak oluşacak sonuca göre maddi tazminat hakkında bir karar verilmesinden ibarettir.
    Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın, karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi hükmü bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 2.540,00TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istem halinde temyiz eden davalıya iadesine, 18/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi