10. Hukuk Dairesi 2020/6311 E. , 2021/1234 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; “davanın reddine” karar verildiği, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin ( kapatılan ) 09/11/2015 tarihli ve 2015/18987 Esas ve 2015/19855 Karar no lu kararı ile “temyiz süresinin süre aşımı yönünden reddine,” şeklinde karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince Anayasa Mahkemesine başvurulması üzerine Anayasa Mahkemesinin 28/11/2019 gün ve 30362 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 24/10/2019 gün ve 2016/1235 no"lu kararı ile “Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ve kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak amacıyla ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere ... İş Mahkemesine gönderilmesine,” karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hak ihlalinin kaldırılması amacıyla dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakta olup Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.
6183 sayılı Yasanın 35. maddesinde ise, “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüş iken, öngörülen istisnaları dışında 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 04.06.2008 tarih 5766 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile, 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde yer alan “Şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı maddeye, “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden, birinci fıkra hükmüne göre, müteselsilen sorumlu olurlar.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda, pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde, bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne amirdir.
Eldeki dava konusuna dair özel nitelikte düzenlemeler olması nedeniyle uygulanması gereken 506 sayılı Kanunun 80. ve 5510 sayılı Kanunun 88. madde içeriklerinden anlaşılacağı üzere, Kurumun prim alacağına ilişkin olarak işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer işyerlerinde ise üst düzey yönetici ya da yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle sadece şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca belirtmiştir.
Yine açıklanmasında fayda görülmüştür ki, bazı hallerde dava devam ederken dava açılmasından sonra meydana gelen (dava konusu alacağın ödenmesi gibi) bir nedenle dava konusu ortadan kalkabilir.
Davanın konusuz kalması halinde, artık dava hakkında yargılama yapılmasına ve hüküm verilmesine gerek kalmaz. Başka bir deyişle, her iki tarafın da davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararı kalmamış demektir. Bu halde, Mahkemece, davanın konusunun kalmaması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına; yargılama giderleri yönünden ise, HMK nın 331. maddesine göre karar verilmelidir.
Bu yönde, dava konusu borcun herhangi bir kişi tarafından yapılandırılmış olması da dava konusunun kalmadığı sonucuna götürür. Çünkü borcun yapılandırılması halinde, Kurum artık borcun tahsiline ilişkin icra takibi/takiplerinden vazgeçmiştir.
Eldeki dosyada; uyulmasına karar verilen bozma ilamı sonrası Mahkemece ilgili Ticaret Sicil Müdürlüğüne ... Isı Sistemleri Üretim ve Pazarlama A.Ş ve ... İnşaat Mak. Loj. San. Ve Tic. A.Ş"de 2006 ve 2007 yıllarında hangi pozisyonda görev yaptığı ve şirkette yetkili olup olmadığı hususu sorulmuş ise de ilgili Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı ekinde dava konusu ödeme emrinin borçlusu ... ticaret sicil no lu ... Isı Sistemleri Üretim ve Pazarlama A.Ş.’ye ait tescil kayıtlarının dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. Yine dosyada okunaklı olmayan 26/04/2013 tarih ve 18511 yevmiye no lu Noterlikçe düzenlenmiş ve onaylı olan imza sirküleri belgesinden davacının dava konusu ... Isı Sistemleri Üretim ve Pazarlama A.Ş. yi temsil ve ilzam yetkisinin bulunduğu belirtilmekle davacının şirketi temsil ve ilzam yetkisinin ihtilaf konusu tüm dönemi (2006/02.-2007/05. aylar ve 2012/09.ay) kapsayıp kapsamadığı denetlenememektedir. Öte yandan, yargılama esnasında yürürlüğe giren yapılandırma kanunları ve dosyanın geçirdiği safahat göz önünde bulundurulduğunda dava konusu ödeme emrinin 6552 sayılı Kanun kapsamında veya diğer yapılandırma kanunları kapsamında ödenip ödenmediği ve dolayısıyla borcun sona erip ermediği hususlarının da araştırılması gerekmektedir.
Bu çerçevede Mahkemece yapılacak iş, dava konusu ödeme emrinin borçlusu ... ticaret sicil no lu ... Isı Sistemleri Üretim ve Pazarlama A.Ş. ye ait sicil kayıtlarını ilgili Ticaret Sicil Müdürlüğünden getirtmek, davacının ihtilaf konusu dönemde ( 2006/02.-2007/05.aylar ve 2012/09.ay) borçlu şirketi temsil ve ilzam yetkisinin olup olmadığını araştırmak, bu şekilde davacının sorumluluğunu 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önceki ve sonraki döneme göre belirlemek, davaya konu 2012/14184 takip no lu ödeme emri içeriğini oluşturan prim ve ferileri borcundan dolayı yapılandırma işleminin yapılıp yapılmadığını, herhangi bir şekilde borcun sona erip ermediğini Kurum’dan sormak suretiyle alınacak yazı cevabına göre davanın konusuz kalıp kalmadığını da irdelemek ve toplanan tüm delilleri birlikte değerlendirdikten sonra sonucuna göre bir karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04/02/2021 gününde oybirliği ile karar verildi.