
Esas No: 2014/42902
Karar No: 2016/2024
Karar Tarihi: 28.01.2016
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/42902 Esas 2016/2024 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı vekili avukat .... ile davalı ... vekili avukat ..."ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, ailesinden dolayı yatkınlığı bulunması endişesi ile tıbbi kontrol açısından davalılara müracaat ettiğini ve 13.7.2010 tarihinde, davalı merkezde davalı doktor nezdinde mamografi ve ultrason kontrölü yaptırdığını , davalının küçük fibrokistler nedeni ile 6 ayda bir kontrol önerdiğini, ekim 2011 tarihinde bel rahatsızlığı nedeni ile yapılan kan tahlillerinde sedimantasyon ve crp oranlarının yüksekliği nedeni ile ramatolog doktor tarafından vücutta kanser oluşumu bulunabileceğinin belirtilmesi üzerine davalıya müracaat ettiğini, bu kontrolde ve akabindeki kontrollerde bir sorun bulunmadığının bildirildiğini ancak eylül 2012 tarihinde göğsündeki sertlik nedeni ile dava dışı hastaneye müracaatında 3 evre kanser teşhis edilerek tedaviye alındığını sıkıntılı bir süreç yaşadığını ve halen de tedavinin devam ettiğini ileri sürerek, davalıların kusuru nedeni ile yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle 25.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı şirkete ait hastanede, diğer davalı doktor tarafından 13.7.2010 tarihindeki müracaatında 6 aylık peryotlarla kontrol önerildiğini, 2011 yılında bel ağrısı şikayeti ile yapılan tahlillerinin kanser şüphesi göstermesi nedeni ile tekrar müracaat ettiğini ancak sorun bulunmadığının bildirildiğini, akabindeki kontrollerinde de sorun bulunmadığının bildirildiğini ancak başka bir merkezde yapılan muayenesinde kanser teşhisinin konularak her iki göğsünden de ameliyat edildiğini ve sıkıntılı günler yaşadığını bildirerek davalıların işini gerektiği gibi dikkat ve özenle yapmaması sonucu uğradığı zararın tahsili için eldeki davayı açmıştır. Cumhuriyet Savcılığı soruşturma dosyasında alınan 28.2.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu raporunda; kişide saptanan tipteki meme kanserlerinin hızla büyüme gösterdiğinin tıbben bilindiği cihetle tesbit edilen meme kanserinin kişinin davalı tarafça yapılan muayene ve takiplerden sonra gelişmiş olabileceği ilgili doktoruna atfı kabil tıbbi ihmal ve kusur izafe edilmeyeceği belirlenmiş, mahkemece bu rapor esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın esası, vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(BK 386-390)(TBK 502.506)
Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur.Mesleki iş gören Vekil özenle davranma zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md)(TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafifte olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; mahkemece Adli Tıp Kurumu raporu esas alınarak hüküm verilmiş ise de, davacının özellikle tahlil sonuçlarından ve kitle emaresinden sonra tekrar mamografi ya da biyopsi gibi yöntemlerin uygulanıp uygulanmaması açısından davalı doktorun teşhis ve tedavi anlamında yeterli özen ve dikkati gösterip göstermediği hususlarında yeterli açıklamayı içermemektedir. Bu nedenle mahkemece, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli konusunda uzman öğretim görevlilerinden oluşturulacak bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine açık rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin alınan temyiz harcın istek halinde iadesine, 28.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.