3. Hukuk Dairesi 2020/10188 E. , 2021/2925 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ ...HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; maliki bulunduğu 55 SB 740 plaka sayılı aracın rent a car vasıtasıyla ... adına düzenlenen sahte kimlik ile dava dışı .... tarafından 15.01.2015-22.01.2015 tarihleri arasında kiralandığını, kira süresi içerisinde dava dışı ... tarafından davacının kimlik bilgilerini içeren sahte nüfus cüzdanı kullanılarak 19.01.2015 tarihinde 20.000 TL"ye davalı ..."na, davalı ... tarafından da 20.01.2015 tarihinde 22.600 TL"ye diğer davalı ... isimli kişiye satıldığını, sahte kimlik kullanan dava dışı kişiler hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından ceza davası açıldığını, davacıya ait kimlik bilgilerini içeren sahte nüfus cüzdanı ile noter satış işleminin davalı noter ..."in çalışanı tarafından yapıldığını, davacının kimlik bilgilerini içeren sahte nüfus cüzdanı ile gerçek nüfus cüzdanı arasında bir takım farklılıkların bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davaya konu aracı kullanmaması ve aracın yıpranması nedeniyle 1.000 TL maddi, araçtan mahrum kalması nedeniyle 5.000 TL manevi, 20.01.2015 tarihli satış sözleşmesinin iptali ile aracın adına kayıt tescili, olmadığı takdirde satış tarihindeki araç kasko bedeli olan 29.000 TL"nin satış tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince; noterin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmadığı, sahte nüfus cüzdanındaki bilgiler ile kimlik paylaşım sisteminde görünen bilgilerin uyuştuğu, nüfus cüzdanın iğfal kabiliyetinin bulunması nedeniyle illiyet bağının kesildiği, davalı ..."nın oto alım satım işi ile uğraştığı, diğer davalı ..."in de müşteri olduğu, olayların akışından satışların gerçek satış olup sahtecilik yapan dava dışı ... ile işbirliği içinde olduğunu gösterir delilin bulunmadığı, davalıların tamamen -sahte kimlik kullanılsa da- noter işlemine güvendikleri ve bu şekilde işlem yaptıkları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmış olup; stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterlerin, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumlu oldukları, hükme bağlanmıştır.
Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan hiç bahsedilmemiştir. Bu sebeple, noterlerin hukuki sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu gibi zarar gören davacı, davalı noterin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Buna göre; noter, gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak, gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.
Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir. Noterin bir kamu hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen noterlik mesleğinde çalışan bir kişinin göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır. Buradaki tazminat yükümlülüğü; sorumlu kişinin somut olaydaki bireysel davranışından ziyade, daha çok onun toplum ve ekonomi içindeki durumu ile kanunun ona yüklediği ihtimam ve özen görevine bağlanmaktadır.
Noterlerin yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani, özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı, zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa noter sorumlu olacaktır. Zira; noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır.
Noterin, ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlaması ve tetkik etmesi yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir.
Belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak, detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur. Nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâller “somut sorumluluk nedenleri” olup, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebepleri, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı adına kayıtlı... plakalı aracın dava dışı ..."ın işletmekte olduğu oto kiralama şirketi tarafından kendisini ... olarak tanıtan dava dışı ... tarafından 15.01.2015-22.01.2015 tarihleri arasında
kiralandığı, kira süresi içerisinde aracın dava dışı ... tarafından davacının kimlik bilgilerini içeren sahte nüfus cüzdanı kullanılarak 19.01.2015 tarihinde davalı ..."na vekaleten dava dışı ..."e 20.000 TL"ye, bir gün sonrada davalı ..."na vekaleten dava dışı ... tarafından davalı ..."a 22.600 TL"ye satıldığı, davacıya ait sahte nüfus cüzdanı ile noter satış işlemlerinin davalı noter ..."in başkatibi Sema Turan tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.
Türkiye Noterler Birliğinin 23.05.2016 tarihli yazısında; araç satış işlemlerinde yapılan Kimlik Paylaşım Sistemi sorgulamasında; noterliklere ibraz edilen nüfus cüzdanlarında bulunan fotoğraflarla karşılaştırma yapılabilecek herhangi bir fotoğrafa ulaşamadıkları, nüfus cüzdanını hazırlayan ve imzalayan yetkililerin isimlerinin anılan sistem kapsamında noterlerce görülemediği, satıcının ve alıcının nüfus cüzdanlarında bulunan nüfusa kayıtlı olduğu yer mahalle- köy bilgisinin geldiğini ancak gelen bilginin mahalle ya da köy olduğuna ilişkin detay bilgisinin sistemlerden gelmediği belirtilmiştir.
Davaya konu aracın satış işleminin yapılması sırasında kullanılan davacıya ait sahte nüfus cüzdanının mahalle-köy kısmında "... Köyü", gerçek nüfus cüzdanında ise "...." yazıldığı görülmüştür.
Bu durumda ilk derece mahkemesince; araç satış işlemlerinde kullanılan kimlik paylaşım sistemi sorgulamasında ekranda görünen mahalle-köy kısmının davacıya ait gerçek nüfus cüzdanında yazıldığı şekilde "..." olarak yazılıp yazılmadığının tespiti için; davaya konu satış işleminin yapıldığı tarihte, davacıya ait kimlik paylaşım sisteminden sorgulama yapılıp yapılmadığı araştırılarak sorgulama yapılmış ise ilgili belge temin edilip değerlendirilmesi, gerekirse bu hususta alanında uzman bilirkişiden taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca, işbu karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun"un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 18/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.