4. Hukuk Dairesi 2014/8685 E. , 2015/4157 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve diğeri vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 16/04/2013 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/02/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekilleri ve davalı ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Davalı ..."nun temyiz itirazları yönünden;
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, öğretmen olup halen görevlerini ifa ettiklerini, bugüne kadar haklarında herhangi bir adli veya idari soruşturma açılmadığını, 13/02/2012 tarihli yeni akit gazetesinde yer alan "..." başlıklı haberde ve habervakit.com adlı internet sitesinde isimleri de verilerek kendileri hakkında ithamda bulunulduğunu, sarfedilen sözlerin kişilik haklarına saldırı içerdiğini iddia ederek, uğradıkları zararın ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır.
Davalılar, dava konusu haberde davacıların kişilik haklarına saldırı amacı güdülmediğini, haberin dava dışı milletvekili hakkında yapıldığını, ayrıca davalı ..."nun sorumlu yazı işleri müdürü olduğunu ve hakkında dava açılamayacağını beyanla davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, haber içeriğinin gerçekliği kanıtlanamadığından, davacıların kişilik haklarına saldırı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu"nun 13. maddesinde süreli ve süresiz yayınlarda hukuki sorumlular düzenlenmiştir. Buna göre süreli yayınlarda eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, yayın sahibi tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Davalı A.. K.. sorumlu yazı işleri müdürü olup, 5187 sayılı Yasa"nın 13. maddesine göre hukuken sorumluluğu bulunmamaktadır.
Şu durumda, davalı A.. K.. hakkındaki istemin taraf sıfatı yokluğundan reddi yerine işin esasının incelenmiş olması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Diğer davalıların temyiz itirazları yönünden;
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu somut olayda; öncelikle haberde davacılar hedef alınmamış eleştiri amaçlı yapılan yayında örnek olarak gösterilmişlerdir. Ayrıca, OHAL Sekreterliği Özel Büronun Milli Eğitim Bakanlığı"na davacılar yönünden ayrı ayrı yazdığı gizli ibareli 09/12/1997 ve 18/12/1997 tarihli yazılarda 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu hükümlerine aykırı olarak PKK sempatizanı öğrencileri ve halkı yürüyüşe katılmaya teşvik ettikleri, PKK sempatizanı oldukları, Eğitim-Sen içinde öğretmen ve öğrencilerden yandaş kazandırmaya yönelik propaganda yapıtıkları gerekçeleriyle Bölge Valiliği sorumluluğu dışında başka bir ilde görevlendirilmelerinin uygun olacağı yönünde bildirimde bulunulmuş, sonuçta davacılarda farklı illerde görevlendirilmişlerdir. Hal böyle olunca haber görünür gerçeğe uygun olduğundan yukarıda belirtilen ilkeler de dikkate alınarak davalılar sorumlu tutulmamalıdır. Şu halde istemin tümden reddedilmesi gerekirken, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun bulunmamış ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (1) sayılı bentte gösterilen nedenle davalı A.. K.. yararına, (2) sayılı bentte gösterilen nedenle de diğer davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.