(Kapatılan)21. Hukuk Dairesi 2019/262 E. , 2020/924 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş)Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Asıl ve birleşen dava bakımından; Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar ve davalılardan Ceylanpınar Tarım İşletme Müdürlüğü ile İhbar olunan Kurum vekillerince duruşmasız, davalılardan Güneş Sigorta A.Ş. ile ... Turizm Nakliye Gıda Temizlik Ve Güvenlik Hiz. Tic. Ltd. Şti. vekillerince de duruşmalı olarak talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18/02/2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan Güneş Sigorta A.Ş. vekili Av.... ile Av...., Ceylanpınar Tarım İşletmeleri Müdürlüğü vekili Av. ..., ... Turizm Nakliye Gıda Temizlik Ve Güvenlik Hiz.Tic.Ltd.Şti.vekili Av...., davacılar vekili Av.... ile ihbar olunan Kurum vekili Av....geldiler. Diğer davalılar adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
A) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/2. maddesinde ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/2. maddesinde “Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir.” denilmektedir.
Somut olayda, SGK lehine ve aleyhine mahkemece karar verilmediğinden, her ne kadar SGK vekili kararı temyiz etmiş ise de hükmü temyiz etmekte hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz eden SGK vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
./..
Yukarıdaki açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, karar verilmiştir.
B) 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalılardan Ceylanpınar TİGEM, ... Turizm Ltd. Şti vekillerinin tüm, davacılar ve Güneş Sigorta A.Ş vekillerinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Dava, sigortalının iş kazası neticesinde vefatı nedeniyle eş, çocuk ve kardeşlerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece asıl dava dosyasında davanın kısmen kabulüne birleşen dava dosyasında ise davacıların asıl davada ıslah haklarını kullandıkları esnada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadıkları bu aşamadan sonra ek dava ile dahi olsa taleplerini genişletmelerinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, TİGEM’in Ceylanpınar İşletmesinde sulama işçiliği işinin, davalı ... -...ve ... Turizm Ltd. Şti tarafından oluşturulan Adi Ortaklık tarafından üstlenildiği, kazalının bu adi ortaklık işçisi olduğu, olay günü aynı firmada işçi ...’nin sevk ve iadresindeki TİGEM’e ait ... plakalı traktörle yine TİGEM’e ait 141 parsel sayılı tarım arazisinde bulunan sulama borularını yükleyerek şantiyeye getirdikleri sırada kazalının traktör üzerinde şoförün yanında güneşlikten tutunarak ayakta seyahat ettiği, aracın hareketi esnasında römorkun okunun bağlantısının kırılıp arka tekerleğe temas etmesi, şoförün stabilize yolda aracın hakimiyetini kaybedip traktörün devrilmesi neticesinde, kazalının bulunduğu yerden düşüp kafasını yere çarpması neticesinde vefat ettiği, olayın SGK tarafından iş kazası olarak kabul edildiği anlaşımıştır. Mahkemece ilk bilirkişi heyetinden alınan 16/01/2013 tarihli kök ve 02/06/2014 tarihli ek rapora göre Asıl İşveren Davalı TİGEM’in %10, Alt İşveren Adi Ortaklığın (Davalı ..., ... – ... Şirketlerinin toplamda %30, Şoför ...’nin %30 ve Kazalı müteveffa’nın ise %30 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş ise de; davacı ve bir kısım davalıların iş bu kusur raporuna itiraz ettikleri mahkemece ikinci bir kusur raporu alınmadan önce hesap bilirkişiden rapor alınmasına karar verildiği, hesap bilirkişiden alınan 25/06/2013 tarihli hesap raporuna göre davacıların murisi sigortalının %30 oranında müterafik kusuru dikkate alınarak hesap yapılmak suretiyle maddi tazminat alacaklarının davacı eş için 42.060,70 TL – çocuk Ahmetiçin 2.022,30 TL çocuk Mahmut için 2.449,70 TL, çocuk ... için 7.826,94, çocuk İbrahim için 7.263,60 TL olarak tespit edildiği, çocuk ... için tazminat alacağının SGK geliri ile karşılandığının tespit edildiği, bu rapora göre davacı vekilinin maddi tazminat alacağını ıslah ettiği anlaşılmıştır. Yargılamanın devamında ise mahkemenin kusur raporuna itirazları karşılamak için başka bir bilirkişi heyetinden 14/01/2015 tarihli kusur raporu aldığı bu raporda ise Asıl İşveren Davalı TİGEM’in %20, Alt İşveren Adi Ortaklığın (Davalı Erhan, ... – Merit Şirketlerinin toplamda %30, Şoför ...’nin %40 ve Kazalı müteveffa’nın ise %10 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, bu kusur raporuna göre hesap bilirkişiden alınan 08/07/2015 tarihli hesap raporunda ise davacıların murisi sigortalının %10 oranında müterafik kusuru dikkate alınarak hesap yapılmak suretiyle maddi tazminat alacaklarının davacı eş için 68.133,72 TL, çocuk Ahmet için 1.827,25 TL çocuk Mahmut için 2.296,52 TL, çocuk Azize için 12.517,39 TL ve çocuk İbrahim içim 10.833,26 TL olarak tespit edildiği, çocuk Mehmet için tazminat alacağının SGK geliri ile karşılandığının tespit edildiği, bu rapora göre davacı vekilinin iş bu dava ile birleşen 2016/219 esas sayılı davayı açarak müvekkilerinden davacı Eş için 26.073,02 TL, davacı çocuk Azize için 4.690,45 TL, davacı çocuk İbrahim 3.569,66 TL maddi tazmimat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
2- Taraflar arasında birleşen davayla dava konusu edilen madi tazminat istemleri yönünden davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluşup; oluşmadığı noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere usuli kazanılmış hak kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı).
Öte yandan yargılama sırasında yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 109.maddesinin1.fıkrasına göre talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. Aynı kanun maddesinin 3. fıkrasına göre de dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.
Somut olayda; davacı vekilinin 25/06/2013 tarihli ilk hesap raporuna göre, maddi tazminat alacaklarını 15/11/2013 tarihli dilekçesiyle ıslah etmekle beraber bu hesap raporunun dayanağı olan ve müvekkillerinin murisine %30 oranında kusur yükleyen rapora itiraz ettiği; nitekim bu itiraz doğrultusunda alınan kusur raporuna göre de, murise %10 oranında kusur verildiği, bu kusur oranını dikkate alan 08/07/2015 tarihli hesap raporuna göre de, davacı vekilinin 2016/219 esas sayılı birleşen davada bir kısım davacılar yönünden maddi tazminat isteminde bulunduğu dikkate alındığında, davacılar vekilinin kusur raporuna itiraz etmiş olması, ıslah dilekçesiyle kısmi davasını arttırması ve kısmi davanın geri kalan kısmından feragat ettiğini açıkça beyan etmemiş olması karşısında, birleşen davadaki talepler yönünden de kabul kararı verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu kabul edilerek birleşen davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş, davacının iş bu dosya ile birleştirilmesine karar verilen 2016/219 Esas sayılı dosyasındaki talepleri hakkında da kabul kararı verilmesinden ibarettir.
3- Taraflar arasında manevi tazminat miktarı konusunda da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere gerek mülga 818 sayılı B.K."nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim, ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı eş lehine takdir edilen 15.000,00 TL manevi tazminat ile davacı çocukların her biri lehine takdir edilen 10.000,00 TL’şer manevi tazminatların ayrı ayrı az olduğu açıktır.
O halde mahkemece yapılacak iş, davacı eş ve çocukların her biri lehine talep sınırını aşmamak şartıyla adalete uygun bir manevi tazminata hükmetmek, davacı kardeşlerin her biri lehine ayrı ayrı takdir edilen 5.000,00 TL manevi tazminatların adalete uygun olması nedeniyle bu tazminat taleplerinin önceki hükümde kesinleşmiş olması nedeniyle hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermekten ibarettir.
4-Öte yandan taraflar arasında zorunlu mali mesuliyet sigortasının sorumluluğun kapsamı noktasında da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Bilindiği üzere sigorta şirketlerin sorumluluğu sigorta poliçesi ve sigortanın tabi olduğu genel şartlara göre belirlenir. Somut olayda, kazalının iş kazası geçirdiği aracın Güneş Sigorta A.’ne Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalandığı, sigorta poliçesinde manevi tazminatın teminat kapsamında yer aldığının açıkça belirtilmediği gibi, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın A.6. maddesinde belirtilen “Teminat Dışı Haller” arasında “f “bendinde Manevi tazminat taleplerinin belirtildiği açıktır.
Bu açıklamarlar doğrultusunda davalı Güneş Sigorta A.Ş.’nin ilk derece mahkemesince manevi tazminattan sorumlu tutulmaması yerinde ise de; manevi tazminatın ferileri niteliğindeki yargılama gideri, vekalet ücreti ve manevi tazminat üstünden takdir edilen karar ve ilam harcından da sorumlu olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı ... şirketini manevi tazminatın yargılam gideri, vekalet ücreti ve harcından sorumlu tutulması hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar ve davalı Güneş Sigorta A.Ş vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacılar ile davalılardan Güneş Sigorta A.Ş. yararına takdir edilen 2.540,00TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
temyiz harcının istek halinde davacılar ile davalılardan Güneş Sigorta A.Ş.’ne iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan Ceylanpınar TİGEM ile ... Turizm Ltd. Şti."ne yükletilmesine, 18/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.