3. Hukuk Dairesi 2014/11312 E. , 2015/4167 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SAPANCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2013
NUMARASI : 2012/568-2013/457
Taraflar arasında görülen alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içerisinde davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; Müvekkili ile davalının, 17.07.1995 tarihinde Gayrimenkul Satış ve Zilyetlik Devir Senedi ile yaklaşık 20 dönüm civarındaki taşınmazı birlikte devir ve satın aldıklarını; davacının, 2012 yılında, taşınmaz hakkında bilgi almak amacı ile kadastro müdürlüğü ve emlakçılarla yaptığı görüşmede; 2009-2010 yıllarında kadastro çalışması yapıldığını, taşınmazın yarısından fazlasının orman sınırları içerisinde kaldığını, geriye kalan bölümü davalının 129 ada 1 parsel olarak 9.206,05 m2 yüzölçümü ile adına tescil ettirdiğini; bilahare, 21.04.2011 tarihinde de 3.kişiye sattığını belirterek; fazlaya dair hak ve talepleri saklı kalmak kaydı ile, şimdilik 10.000,00 TL bedelin, satışın gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında sunduğu ıslah dilekçesiyle dava değerinin 79.020,37 TL"ye yükseltmiş ve bedelin satışın gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacı ile birlikte yaklaşık 20 dönüm yer alındığı hususuna itirazlarının bulunmadığını, kadastro çalışmaları yapıldıktan sonra taşınmazın 1/2 oranında bölündüğünü ve davalı adına 9.206 m2 yer tahsis edildiğini; davacının, kendisine ayrılan yeri takip etmeyerek orman olarak ayrılmasına sebebiyet verdiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile, bilirkişi raporunda tespit edilen taşınmaz değerinin yarısı olan 79.020,37 TL"nin, dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Somut olayda; 17.07.1995 tarihinde, davacı ve davalının gayrimenkul satış ve zilyetlik devir senedi ile, dava konusu taşınmazın da içerisinde bulunduğu 20 dönüm yeri, Ahmet Başaran"dan müşterek olarak satın aldıkları; kadastro çalışmaları sırasında, taşınmazın 9206 m2 lik bölümünün 3402 sayılı Kadastro kanununun 14. Maddesine istinaden davalı adına tespit edildiği; davalının, 22.04.2011 tarihinde taşınmazı 3. kişiye sattığı; bu halde, yapılan sözleşme geçerli olup, geçerli sözleşmeye dayalı sebepsiz zenginleşmeden doğan alacaklarda; BK"nun 96.maddesine göre, dava konusu taşınmazın ifasının imkansız hale geldiği 22.04.2011 tarihindeki rayiç değeri bilirkişi marifetiyle belirlenip, bu bedelin hüküm altına almasının gerektiği; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, taşınmazın nitelikleri soyut ifadelerle açıklandıktan sonra, rayiç değerin keşif tarihi itibarı ile tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Bir iktisadi kıymetin, değerleme günündeki alım satım değeri yani, piyasa değeri olan rayiç değerin tespit edilmesinde; bölgedeki emsal olabilecek taşınmazlardan dava tarihine yakın dönemlerde, olağan şartlar ile satış akdine konu edilenlerin belirlenerek, akit tablolarının getirtilmesi; bunun yanında, belediye vb. kuruluşlardan yörede yapılan taşınmaz satışlarıyla ilgili araştırma yapılması ve sonrasında bilirkişi aracılığıyla emsal taşınmazlar ile davaya konu taşınmazın büyüklük ve çevre özellikleri de nazara alınarak, karşılaştırılmasının yapılması suretiyle; yaygın ve herkesin kabul edebileceği rayiç değerin belirlenmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında, bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli olmadığı; kaldı ki, dava konusu taşınmazın, ifasının imkansız hale geldiği 22.04.2011 tarihindeki rayiç değerinin tespitinin yapılmadığı belirlenmiş; davalı tarafın, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.