Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; 02.04.2011 tarihinde davalı dağıtım şirketine ait OG elektrik hattının kopması sonucu oluşan elektrik arkı nedeniyle çıkan yangında müvekkili şirkete ait işyerinin hasar gördüğünü ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 16.000 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 22.10.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 20.443 TL"ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu yangının çıkmasına sebebiyet veren elektrik hattının özel trafolu müşterilere ait olduğunu, bu hattın müvekkili şirketin sorumluluk alanında olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 20.443 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Dava yangın nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Manevi tazminatın koşullarını düzenleyen 818 Sayılı Borçlar Kanununun 49. maddesine göre; eşya zararı, sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak benimsenemez. Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bundan ayrı, maddi tazminatın ıslah ile artırılan kısmına, olay tarihinden faiz yürütülmesi istenilmediği halde ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru değil ise de; bu yöne ilişen temyiz itirazı bulunmadığından, bu husus bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’ nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.