Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/571
Karar No: 2019/913
Karar Tarihi: 19.09.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/571 Esas 2019/913 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/571 E.  ,  2019/913 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki asıl dosyada menfi tespit ve cezai şart tazmini, birleşen dosyada ise menfi tespit istemine ilişkin davalardan dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı kısmen kabulüne dair verilen 09.05.2013 tarihli, 2010/561 E., 2013/152 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 05.06.2014 tarihli, 2014/9522 E., 2014/17809 K. sayılı kararı ile;
    “...Davacı ..., davalı ile davalılardan ... arasında taşınmaz alım satımı nedeniyle 31.03.2010 tarihli harici satış sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme gereğince 97.500-TL satış bedelinin 80.000,00 TL’sinin bankadan kredi kullanılarak ödeneceğinin ancak çekilen kredinin 27.500-TL’sinin tekrar alıcı ..."a iade edileceğinin ve bakiye 45.000-TL’nin ise 20.000-TL ve 25.000-TL bedelli iki adet bono ile ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bonoların kendisi, ..., ... ve Vale Kaya tarafından imzalanarak davalıya verildiğini, ayrıca kalan borcun teminatı olarak kendisine ait ... plakalı traktörün de rehin olarak verildiğini, ancak davalının banka yoluyla tahsil ettiği 80.000-TL den 27.500- TL’sini ..."a iade etmediğini ve bu nedenle mesken satışı nedeniyle davalının sadece 17.500-TL alacağının kaldığını, buna rağmen davalının toplam 45.000-TL bedelli iki adet bono ile ilgili bankadan protesto evrakı gönderdiğini ileri sürerek 17.500-TL dışında kalan bakiye senet bedelinden borçlu olmadığının tespitine, sözleşmedeki 5.000 Euro cezai şartın davalıdan tahsiline ve davalının %40 oranında kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
    Birleşen dosyada; davacılar ... ve ..., 31.03.2010 tarihli satış sözleşmesi gereğince davalıya toplam 45.000-TL bedelli iki adet bono verdiklerini ancak davalının bankadan aldığı 80.000-TL’lik kredi ödemesinin 27.500-TL’sini sözleşme gereğince ...’a iade etmediğini, davalıya sadece 17.500-TL bakiye borçları olduğu halde davalının Konya 14. İcra Müdürlüğü’nün 2011/5816 Esas sayılı dosyası üzerinden iki adet bononun toplam tutarı olan 45.000-TL üzerinden icra takibi başlattığını ileri sürerek 17.500-TL dışında kalan kısım için davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, davalının %40 oranında kötü niyet tazminatına mahkumiyetine ve sözleşmedeki 5.000 Euro cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı tüm edimlerini yerine getirdiğini, sözleşmede kararlaştırılan bedelin davacı ...’e iade edildiğini, davanın haksız ve yersiz olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı kısmen kabulü ile; Konya 14. İcra Müdürlüğü’nün 2011/5816 Esas ve 2011/5817 Esas sayılı icra dosyalarında icra takiplerine konu olan iki adet bono ile rehin sözleşmesine dayalı takipler nedeniyle davacıların 45.000,00 TL asıl alacağın 26.000,00 TL asıl alacaktan dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, davacıların fazlaya ilişkin taleplerin reddine, davacı ..."nın icra tazminatı talebinin dava tarihinde icra takibi olmadığından reddine, iğer davacılar ... ve ..." nın icra tazminatı taleplerinin kabulü ile kabul edilen 19.000,00 TL nin %40 ı oranı olan 7.600,00 TL haksız takip tazminatının davalıdan alınarak adı geçen davacılara verilmesine, davalının icra tazminatı talebinin ise yasal koşullar oluşmadığından reddine, sözleşmenin tarafı olmayan ... ve ..." nın cezai şart taleplerinin de reddine, sözleşmenin tarafı olan davacı ..." ın cezai şart talebinin kısmen kabulü ile 1.333,33 EURO nun 2,0339 TL den karşılığı olan 2.711,85 TL cezai şartın davalıdan alınarak davacı ..."a verilmesine, adı geçen davacının fazlaya ilişkin cezai şart talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacıların tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-İİK’nun 67/2 maddesi takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceğini hükme bağlamaktadır. Anılan kanun hükmü uyarınca davacılar ... ve ... lehine tazminata hükmedilebilmesi için davalı alacaklı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır. Eldeki davada davalının kötü niyetli olduğu ispat edilememiştir. Hal böyle olunca davalının kötü niyetinden söz edilemez ve onun aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilemez. Mahkemece, değinilen bu yön göz ardı edilerek davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
    3-Davacı ... ile davalı arasında düzenlenen 31.03.2010 tarihli adi yazılı “Satış Sözleşmesi” ne göre, davalıya ait taşınmazın davacı ...’e 97.500-TL’ye satıldığı, alıcı ...’in 80.000-TL konut kredisi kullanacağı ancak satış bedelinin 52.500-TL’sinin banka kredisi ile nakit olarak ödeneceği, banka kredisinden arta kalan 27.500-TL’nin alıcı ...’in kendi ihtiyaçlarını karşılaması için verileceği, borcun kalan 25.000-TL’sinin 15.08.2010 vade tarihli senetle, 20.000-TL’sinin ise 30.12.2010 vade tarihli senetle ödeneceği kararlaştırılmış, taşınmaz tapuda davacı ...’e devredilmekle iş bu satış sözleşmesi de geçerlilik kazanmıştır. Taraflar bu sözleşme hükümleri ile bağlıdır. Sözleşmenin “Cezai Şart” başlıklı 3. maddesinde “Taraflardan herhangi biri anlaşma şartlarından cayması veya aykırı hareket etmesi durumunda kusurlu taraf diğer tarafa 5000-Euro cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” hükmü mevcuttur. Mahkemece, davalının davacıdan 26.000-TL fazla talepte bulunduğu, orantı kurulduğunda 26.000-TL ye karşılık 1.333,33 Euro cezai şartın ödenmesi gerektiği gerekçesiyle cezai şart yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki BK’nun 182/2 maddesinde "hilafına adet veya mukavele mevcut değil ise satıcı ile alıcı borçları aynı zamanda ifa ile mükelleftirler". hükmü mevcuttur. Anılan yasa maddesi ile aksine sözleşme veya adet bulunmadığı takdirde satıcı ile alıcının borçlarının aynı zamanda ifa edildiğine dair bir karine getirilmiştir. Dava konusu taşınmazın tapusu 01.04.2010 tarihinde davacı ...’e devredilmiş olup, sözleşme kapsamına göre borcun kalan kısmı 15.08.2010 ve 30.12.2010 tarihli senetlerle ödenecektir. Davalı, davacı ... hakkında 18.06.2011 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlatmıştır. Davacı ...’in takip tarihi itibariyle satış bedelinin bakiyesini tam olarak ödemediği, dava dilekçesinde “17.500-TL borcu bulunduğu, bakiye yönünden borçlu olmadığının tespitini istediği” şeklindeki beyanı ile de sabit olup bu hususta ihtilaf bulunmamaktadır. Hal böyle olunca borcun tamamını sözleşmede kararlaştırılan sürede ödemeyen ve anlaşmaya aykırı hareket eden davacı ...’in davalının kusurlu olduğundan bahisle cezai şart isteme hakkı bulunmamaktadır. Mahkemece, cezai şart yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın bu yönden kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir...”
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava asıl dava dosyasında menfi tespit ve cezai şart tahsili, birleşen davada ise menfi tespit istemine ilişkindir.
    Asıl dava dosyasında davacı ... vekili, ... Kaya ile davalı ... arasındaki taşınmaz satış sözleşmesi çerçevesinde sözleşme bedeli olan 97.500TL’nin 45.000TL’si yönünden müvekkilinin iki ayrı senet verdiğini, davalının sözleşmeye aykırı şekilde konut kredisinin bir kısmını satıcıya iade etmediği gözetildiğinde satım sözleşmesinden bakiye 17.500TL borç kalmasına rağmen müvekkili hakkında senetlerle ilgili ödeme protestosu çekilmesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek 27.500TL yönünden borçlu olunmadığının tespiti ile sözleşmedeki 5000 Euro cezai şartın 9.900TL olarak davalıdan tahsiline ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş; birleşen dava ile ise aynı gerekçelerle bu kez alıcı ... ve sözleşme çerçevesinde satıcıya verilen bonolarda kefil olarak yer alan ... vekilince müvekkilleri hakkında senetlere ilişkin olarak başlatılan takipte 27.400TL yönünden menfi tespit ve kötü niyet tazminatı tahsili ile miktar belirtilmeksizin cezai şart isteminde bulunulmuştur.
    Davalı vekili; müvekkilinin sözleşme gereği üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, alıcının bankadan kullandığı ve müvekkili hesabına yatırılan kredinin 30.000TL’sinin iade edilip karşılığında bonoların alındığını, senetlerin bedellerinin ödenmemesi üzerine de takip başlatıldığını, davaların haksız olmakla reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece davaya konu satış sözleşmesi gereğince davalı satıcının banka hesabına 78.500TL yattığı, sözleşmede bu şekilde 80.000TL kredi çekilerek satıcıya verileceği yazılı ise de davacıların bakiye 1.500TL’nin ödendiğini ispat edemediği, davalının kredi bedelinden 30.000TL’nin sözleşmede kararlaştırılan şekilde alıcıya iade edildiği yönündeki iddiasının yazılı delille ispatlanamadığı, davacıların bu bedelin kendilerine iade edilmediği yönünde yemin de etmeleri karşısında davalıya satış bedeli olarak toplam 78.500TL’nin ödendiğinin kabulünün gerektiği, bu hâlde 97.500TL satış bedelinden bakiye 19.000TL borç kalmışken davalının 45.000TL üzerinden iki ayrı takip başlattığı anlaşıldığından davacıların menfi tespit istemlerinin 26.000TL üzerinden kısmen kabulüne, asıl dava açıldığında başlatılmış bir icra takibi olmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilemeyecek ise de, birleşen dava yönünden kötü niyet tazminatının kabulüne, sözleşmeye taraf olmadıklarından ... ve ...’nın cezai şart istemlerinin reddine, ...’ın 5000 Euro cezai şart talebinin kısmen kabulü ile sözleşme bedeli ve borçlu olunmadığı tespit olunan değer oranlanarak hesaplanan 2.711,85TL cezai şartın davalıdan tahsili ile bu davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Tarafların temyiz itirazları üzerine Özel Dairece hüküm yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle davalı yararına bozulmuştur.
    Bozma kararına karşı yerel mahkeme önceki gerekçelerini tekrar etmek suretiyle direnme kararı vermiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından mahkemece birleşen dosya yönünden davalı aleyhine İİK’nın 72/5 maddesi hükmünce tazminata ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri çerçevesinde cezai şart tahsiline karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    İşin esasının incelenmesine geçilmeden önce, birleşen dava dosyasında davacıların cezai şart tahsili yönünde usulüne uygun şekilde ikame ettikleri bir istemlerin bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
    Dava tarihi itibariyle uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119. maddesinde dava dilekçesi içeriğinde hangi hususların bulunması gerektiği kanun koyucu tarafından açıkça düzenlenmiş olup maddenin birinci fıkrasının (ğ) bendine göre “Açık bir şekilde talep sonucu” dava dilekçesinde gösterilmek zorundadır. Bu hususun eksik olması hâlinde, hâkim aynı maddenin ikinci fıkrası gereği davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre vermeli, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir.
    Buna ek olarak, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarın dava açılırken mahkeme veznesine yatırılması da HMK’nın 120. maddesi gereğince zorunludur.
    Davanın açıldığı sırada yatırılması gereken yargılama harçları 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenmiştir.
    492 sayılı Kanunun 15. maddesine göre yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev"i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır.
    Anılan Kanun’un 16. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarına göre ise “Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tesbit ettirilir. Tesbitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz.
    Noksan tesbit edilen değerler hakkında 30 uncu madde hükmü uygulanır.”
    Bahsi geçen “Noksan tesbit edilen değer üzerinden harcın ödenmesi” başlıklı 30. maddede ise kanun koyucu; yargılama sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğunun anlaşılması hâlinde, yalnız o celse için muhakemeye devam olunacağını, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağını ve “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlı” olduğunu hükme bağlamıştır.
    Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde,
    28.02.2012 havale tarihli birleşen dava dilekçesinde davanın konusu “27.400TL borçlu olmadığımızın tespiti (menfi tespit) ve %40 tazminat talebi” olarak belirlenmiş, dilekçenin (E) bendinde de istem sonucu menfi tespit olarak açıklanmışken, dilekçenin sonunda yer alan talep kısmında ise menfi tespit isteminin yanında “cezai şarta hükmedilmesini vekaleten arz ve talep ederiz” denilerek cezai şart tahsili yönünde de taleplerinin bulunduğu belirtilmiştir.
    Ne var ki; cezai şart taleplerinin miktarı açıklanmadığı gibi dava açılırken de başvuru harcı ile yalnızca 27.400TL üzerinden (nispi) peşin harç yatırılmıştır.
    Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri çerçevesinde birleşen dosya davacısına cezai şart taleplerinin olup olmadığı, varsa miktarının açıklanması ve belirlenen miktar üzerinden eksik peşin harcın tamamlanması için bir haftalık kesin süre verildiği ve bu süre içerisinde eksik tamamlanmazsa bu yönden davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ihtarını içeren bildirimde bulunulmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
    Bu yön gözetilmeden yargılamaya devam olunarak birleşen davada cezai şart istemi hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır.
    Sonuç itibariyle direnme hükmü, usulî bu nedenlerle, işin esası ve temyiz itirazları bu aşamada incelenmeksizin bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince usul yönünden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi