19. Hukuk Dairesi 2017/5437 E. , 2019/1645 K.
"İçtihat Metni"19. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/521-2015/709
Taraflar arasındaki asıl menfi tespit, birleşen tazminat davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl menfi tespit davasının reddine, birleşen tazminat davasının kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Asıl davada davacı vekili, davacı şirketin eski ortaklarından dava dışı ..."ın kendi şahsi borcu için 02.04.2004 tanzim 01/08/2004 vadeli 20.970.00-TL"lik bonoyu adının altına bir tek imza atarak senede pul yapıştırmadan alacaklı davalı ..."a verdiğini, bilahare davalının davacı şirket adına sahte bir kaşe yaptırarak bonoda ...’ın adının yazıldığı yerin üstüne bastığını ve kendi el yazısı ile sağ alt kısmına da ‘’Şti adına’’ yazdığını, söz konusu senette borçlu ... iken davalının sahtecilik suçu işleyerek davacıyı da borç altına soktuğunu ve takip başlattığını, mezkur senetteki şirket kaşesinin ve imzanın davacı şirkete ait olmadığını ileri sürerek, davacının takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile %40 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davayı kabul etmediklerini, zira davalının davacı şirkete verdiği borç nedeniyle senedin verildiğini, senet üzerindeki imzanın da tanzim tarihinde şirket yetkilisi olan ..."a ait olduğunu belirterek haksız davanın reddi ile davacının %40"tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, 02.04.2004 tanzim 01.08.2004 vade tarihli 20.970,00 TL bedelli senete istinaden takip başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, haciz sırasında takip borçlusu şirket yetkilisi davalı ..."ün de hazır bulunduğunu ve tutanağa da bağlandığı üzere davalı tarafından yaklaşık 25 adet muhtelif çapta ve ağırlıkta bilezik, 15 adet yüzük yonca karışık altının cebine koyularak götürüldüğü ve bu şekilde haczin engellendiğini ileri sürerek, davalının haksız fiili nedeniyle maddi zarara uğrayan davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla zararının tazmin edilmesini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili, haciz tarihinde davacının nöbetçi kuyumcu olduğunu ve bir miktar altın bulundurması gerektiğinden, komşusu ..."tan bir gün önce 2.800 TL. değerinde altını emanet olarak aldığını, haczin engellenmesinin söz konusu olmadığını, altınların bedelinin nakten veya aynen iade edilebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 15/05/2014 tarih ve 2014/1153-9247 E.K. sayılı ilamıyla "Birleştirme kararı verildikten sonra da dava ve birleştirilen davalar bağımsızlıklarını korurlar. Bu durumda mahkemece dava ve birleştirilen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde birleştirilen dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru değildir" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, her ne kadar Adli Tıp Kurumu raporuna göre, takibe konu bonodaki kaşe izleri ile davacı şirkete ait kaşe izleri arasında farklılık bulunduğundan bahisle sahte olduğu bildirilmiş ise de, kaşenin mühür gibi ayırıcı özelliklerinin bulunmaması, kolay yapılabilir olması ve şirketin sadece bir kaşesinin olmayabileceği gerekçesiyle asıl menfi tespit davasının reddine, birleşen dava yönünden ise haciz esnasında davalının 25 adet muhtelif çapta ve ağırlıkta bilezik 15 yüzük, yonca, karışık altını cebine koyup işyerinden çıktığı, tekrar gelerek götürdüğü malların emanet olduğunu ve sahibine verdiğini beyan ettiği ve bu durumun haciz tutanağı ile de sabit olduğu, davalının haciz esnasında haczedilecek malları başkasına ait olduğundan bahisle bulunduğu yerden alıp götürmesi şeklindeki eyleminin eski Borçlar Kanunu 41. maddesi uyarınca haksız fiil teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm asıl davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Keşidecisinin dava dışı ..., aval verenin davacı şirket, lehtarın ise davalı olduğu davaya konu bonoda, keşideci ...’ın aynı zamanda bononun düzenlenme tarihinde davacı aval veren şirketin yetkili temsilcisi olduğu anlaşılmaktadır. Temsil edilenin izni olmadan kendi lehine işlem yapan temsilci, temsil yetkisinin sınırları aşmış demektir. Bu durumda temsilcinin, temsil edilenin önceden verdiği bir izin olmaksızın kendi lehine ve temsil ettiği şirket aleyhine/zararına yapmış olduğu işlemlerin, yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemler niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. 818 sayılı BK’nun 38. maddesi (6098 sayılı TBK’nun 46. maddesi) uyarınca yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemin geçersiz olmasından dolayı somut olayda davaya konu bono ile ilgili borçtan davacı şirketin hukuken sorumlu tutulamayacağı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2- Birleşen davanın konusu 818 sayılı BK’nın 41. maddesinde (6098 sayılı TBK"nın 49.maddesi) belirtilen haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Gerek asıl ve birleşen her iki davanın konusunun farklı olması, gerekse bu davalar hakkında verilecek kararların temyiz incelemesinin Yargıtay’da farklı dairelerce yapılacak olması nedeniyle mahkemece birleştirme kararı verilmesi doğru görülmemiş, birleşen davanın ayrılmasına karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) ve (2) no’lu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün asıl ve birleşen dava davacısı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden asıl davacıya iadesine, 13/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.