4. Hukuk Dairesi 2014/8161 E. , 2015/4013 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 25/09/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/12/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Davalılar ..., ... ve ..."in temyiz itirazları yönünden; Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... Gazetesi"nin 08/09/2012 tarihli sayısında yer alan "..." başlıklı haberin, toplum önünde küçük düşürme ve kişilik haklarına zarar verme amacıyla yapıldığını iddia ederek uğradığı zararın ödetilmesini istemiştir.
Davalılar ise, davacının cezalandırılmasına konu olayın, basın ve ifade özgürlüğü sınırları dahilinde okuyucuyla paylaşıldığını beyanla, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu haberin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya kapsamından; davacının, dava dışı borçlunun adresine haciz için gelen avukatın haciz yapmasına engel olduğu, bu nedenle kamu görevlisine hakaret ve direnme suçlarından yargılandığı, ceza davasına konu olayın dava konusu habere dayanak oluşturduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda, haber yayın tarihinde görünür gerçeğe uygun olup, hukuka aykırılıktan ve davacının kişilik haklarına saldırıdan söz edilemez.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davalılardan ..."in temyiz itirazlarına gelince; Davalı ... dava konusu haberin yer aldığı gazetenin Genel Yayın Yönetmeni sıfatını taşımakta olup; 5187 sayılı Yasa"nın 13. maddesi kapsamında hukuki sorumluluğu bulunmamaktadır. Mahkemece adı geçen davalıya yönelik istemin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken uyuşmazlığın esasının çözümlenmesi doğru görülmemiş, bu nedenle de kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (1) sayılı bentte gösterilen nedenle davalılar ..., ... ve ..., (2) sayılı bentte gösterilen nedenle de davalı ... yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.