1. Hukuk Dairesi 2015/13376 E. , 2018/11864 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, eşi ... ’in, ... ilinde kanser tedavisi gördüğü dönemde ablası olan davalı ...’nin, ... . İcra Müdürlüğünün 2007/1587 sayılı takip dosyasında İçmeler Belediyesinden olan alacaklarının takibi ve paranın tahsili bakımından hazırlattığı vekaletnameyi imzalattığını, dava konusu taşınmazları satış iradesinin bulunmadığı gibi satıştan haberinin de olmadığını, satış bedelinin ödenmediğini, vekil ...’in davalı ...’nin çalışanı olup el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini, vekaletin hile ile temin edilip vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek dava konusu 2324 ve 172 parsel sayılı taşınmazlardaki davalı adına kayıtlı 1/16’şar payın iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazların gerçekte mirasbırakan ... ’e değil, eşi ...’ya ait olup, mirasçıların bu nedenle vekaletname vermek suretiyle taşınmazların adına devrini sağladıklarını, iddiaların doğru olmadığını, birlikte iş yaptıkları davacıya daha önce eşi tarafından dört adet dairenin temlikinin yapıldığını, çocuklarının özel okullarda okutulduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine dair karar Dairece, “....dava konusu taşınmazların davalının çalışanı olan vekil ... tarafından davalıya satış suretiyle devrinin yapıldığı, davalının savunmasında devirlerin bedelsiz olduğunu zımnen kabul ettiği, mahkemece, mahallinde keşif yapıldığı halde taşınmazların satış tarihi değerlerinin belirlenmediği, vekalet görevini davalı yerine getirmediğinden bu yöne ilişkin iddianın dinlenme olanağı bulunmadığı, usulüne uygun düzenlenen vekaletname doğrultusunda işlem yapıldığı, ehliyetsizlik iddiasında da bulunulmadığı, bedel alınmadığı iddiası bakımından ise davacının yazılı delil de sunamadığı
gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidildiği görülmektedir.Hemen belirtmek gerekir ki, tapu iptali ve tescil davaları kayıt maliki aleyhine açılır. Öte yandan, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davaların yukarıda açıklandığı şekilde her türlü delille ispatı mümkün olup, davacının yazılı delille ispat zorunluluğu bulunmamaktadır. Öyleyse, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan eldeki davada vekil davada yer almadığı için davanın dinlenme olanağı bulunmadığına dair mahkeme gerekçesinin hukuka uygun olduğu söylenemez.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı ...’nin, 19.09.2008 tarihli vekaletname ile mirasbırakanı ... adına kayıtlı olup da mirasçılarına intikal edecek olan dava konusu 172 ve 2324 parsel sayılı taşınmazlarda intikal yaptırmak ve intikalen sahip olacağı hak ve hisselerin tamamını davalı ...’ya dilediği bedel ve koşullarda satmaya yetkili olmak üzere davalı ...’ü yetkili kıldığı, dava dışı diğer mirasçıların da aynı vekile vekaletname verdikleri, vekilin de bu vekaletnamelere dayalı olarak 01.04.2009 tarihinde dava konusu 172 ve 2324 parsel sayılı taşınmazlarda tarafların mirasbırakanı ... adına kayıtlı 49/196’şar payı mirasçıları adına intikal ettirip, 03.06.2009 tarihli satış işlemiyle de davacının miras payı ile birlikte dava dışı mirasçılar ... ve ...’in paylarını da davalı mirasçı ...’ye temlik ettiği, taraflar ve dava dışı anneleri ... ile kardeşleri ... tarafından dava dışı İçmeler Belediye Başkanlığı aleyhine dava konusu 172 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırmasız el atma bedelinden kaynaklı alacağa ilişkin olarak ... . İcra Müdürlüğünün 2007/1587 esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi yapıldığı, davacının, sözü edilen icra dosyasına borçlu tarafça yatırılan paradan payına isabet edenin ödenmediğini ileri sürerek 23.10.2009 tarihinde davalıya ve dava dışı annesi ile kardeşi aleyhine ... . Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/432 esas sayılı dosyası üzerinden alacak davası açtığı ve davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK"nin 504/1). Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince, çekişme konusu taşınmazlarda tarafların mirasbırakanı adına kayıtlı ¼’er payın davalı vekil tarafından, davacı, davalı ... ve dava dışı mirasçılar ... ile ... adlarına intikal ettirildiği, davacının özel satış yetkisi içeren vekaletname ile yetkili kıldığı davalı ...’in, diğer mirasçılardan da aldığı vekaletnamelere istinaden tüm mirasçıların paylarını davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, aynı zamanda tanık olarak dinlenilen vekilin beyanından da, aslında taşınmazların davalının eşine ait olup mirasçıların paylarını, hakkın teslimi anlamında davalıya devrettiklerinin anlaşıldığı, bu nedenle devrin bedelsiz olduğu, dolayısıyla davacının, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını kanıtlayamadığı, tüm mirasçıların paylarını devretmesinin de tanığın beyanını desteklediği sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.