18. Ceza Dairesi 2019/8844 E. , 2019/15303 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/2-1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.800,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 22/12/2011 tarihli ve 2011/284 esas, 2011/801 sayılı kararının 30/12/2011 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 06/06/2013 tarihinde kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Kanun’un 125/2-1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.800,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 04/11/2015 tarihli ve 2011/284 esas, 2011/801 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre; 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. Maddesinde "1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” şeklindeki düzenleme ile anılan Kanun’un gerekçesindeki “Temel hak ve hürriyetlerden kabul edilen ifade ve basın özgürlüğü, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilemez bir hak olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, ifade hürriyeti, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Anayasamızda da ayrıntılı düzenlemelere tâbi tutulmuştur. Bu özgürlüğün kullanım araçlarından biri de basın yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıdır. Bu araçların, amacına uygun olarak işlevlerini yerine getirmeleri bakımından korunmaları demokratik toplumlarda asıl olup, bu anlamda basın ve yayın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılarak ve güvenceler sağlanarak, haber ve düşünceyi özgür kılmak hedeflenmektedir. Bu nedenle, basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesi ilişkin bazı düzenlemeler yapılması toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Önem taşıması nedeniyle basın yoluyla ya da sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar yönünden erteleme imkânı getirilmiştir.” şeklinde düzenlemelerin yer aldığı,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 18. Ceza Dairesi"nin 20/03/2018 tarihli ve 2017/6278 esas, 2018/4026 karar sayılı ilâmında “... 6352 sayılı Yasa"nın geçici 1. maddesi ile basın ve yayın yoluyla veya sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenen 5 yılı geçmeyen suçlar yönünden kamu davasının ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Yasa gerekçesinde açıkça bu düzenleme ile toplumsal barışın sağlanmasının hedeflendiği belirtilmiştir. Tekrar etmek gerekirse yapılan düzenleme ile suç oluşturacak eylem ve söylemler için kamu davasının ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu konuda yargı mercilerine hükmü uygulama noktasında bir takdir hakkı tanınmamıştır. Hatta bu düzenleme ile kesinleşen mahkûmiyetler için dahi infazın ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Yani paylaşılan söz yapılan eylem suç oluştursa dahi mahkemece zorunluluk gereği kamu davasının ertelenmesine karar verilecektir. İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında Star Gazetesi"nde yazılan yazıyla müştekiye karşı hakaret suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Suçun basın yoluyla işlenip tarihinin de 31/12/2011 tarihinden önce olması karşısında, haklarında 6352 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi yasal bir zorunluluktur.” şeklindeki açıklamalar karşısında, sanığın 23/11/2010 tarihinde işlediği iddia olunan suçun anılan Kanun kapsamında işlenen suç olarak değerlendirilmesi gerektiği ve 6352 sayılı Kanun"un geçici 1-b maddesi gereğince kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden sanığın mahkûmiyetine dair yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümlerde belirlenen yeni hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
Temyiz kanun yoluna tabi olup, kesinleşmesi halinde infaza verilecek hükmün, açıklanacak yeni hüküm olduğu, bu nedenle yargılama sonucunda ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçe ile hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması ve bu şekilde cezanın şahsileştirilmesi gerekirken, somut olayda açıklanan ilkelere uyulmadan, önceki karara yollama yapılmak suretiyle hüküm açıklanarak Anayasanın 141. ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 223 ve 230. maddelerine aykırı davranılması,
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2- Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 04/11/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.