3. Hukuk Dairesi 2014/10680 E. , 2015/3990 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2012/399-2013/431
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; aslı vakıf arazisi olan, .. Merkez .. Mahallesinde bulunan .. ada .. nolu parselde vakıf şerhi bulunduğunu; söz konusu şerhin kaldırılması için, davalının, kendisine düşen pay olan 2.800,00 TL"yi 15/04/2004 tarihinde ödediğini, bu ödeme üzerine, davalı hissesi üzerindeki vakıf şerhinin kaldırıldığını, davalı tarafından vakıf şerhinin kaldırılması için ödediği taviz bedeli olan 2.800,00 TL sebebiyle davacı aleyhine Şanlıurfa 4. İcra müdürlüğünün 2011/4168 sayılı dosyası ile alacak takibi yapıldığı, bu takibe karşı her nasılsa itiraz edilemediğini, takibin kesinleştiğini; taviz bedelinin 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu 18-19 maddelerinde düzenlenmiş olduğunu, dava konusu şerhin kaldırılması yoluna gidilmeden veya taviz bedelinin davalıya iadesine yargı makamlarınca karar verilmeden davalı tarafça ödenmesi konusunda yasal zorunluluğu bulunan taviz bedelinin iadesi için yapılan icra takibinin hukuka aykırı olduğu; bu nedenle, müvekkili idarenin herhangi bir borcu olmadığı gibi, ödenen taviz bedelini geri ödeme mükellefiyetinin de bulunmadığını, ileri sürerek; icra takibinin durdurularak, borçlu olmadığının tespitine ve davalının kötü niyeti nedeni ile %20 den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; müvekkilinin, .. Merkez .. mahallesi 303 ada .. parsel nolu taşınmazın zemin kat 21 nolu bölümün maliki olduğunu; söz konusu taşınmaz maliklerinin hiçbirinden vakıf şerhi taviz bedeli alınmadığını, bu nedenle haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacı idare kayıtları ve tüm dosya kapsamından, her ne kadar, davalı F.. Ş.. tarafından davacı Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödemiş olduğu taviz bedelinin iadesi istemi ile icra takibi başlatılmış ve itiraz edilmemesi nedeniyle takip kesinleşmiş ise de; idare tarafından 2762 Sayılı yasanın 2888 sayılı yasa ile değişik 29. Maddesi, 4103 Sayılı yasa ile değişik 27-28 maddeleri ve 4690 Sayılı yasa ile değişik 27. Maddesi uyarınca, hisseye tekabül eden % 20 oranındaki taviz bedelinin tahsil edilmiş olduğu; davalı tarafından ödenen taviz bedelinin yersiz olduğu düşüncesi ile açılmış ve görülmekte olan dava bulunmadığı; davalının ödemiş olduğu taviz bedelinin kendisine iadesine ilişkin bir yargı kararı olmaksızın doğrudan doğruya icra takibi başlatma hak ve yetkisi bulunmadığı; bu nedenle, davacı idarenin, Şanlıurfa 4. İcra Müdürlüğünün 2011/4168 esas sayılı takip dosyası nedeni ile davalıya borcunun bulunmadığının anlaşıldığı, gerekçesi ile; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi tespit davası denir. Borçlu( daha doğrusu alacaklı olduğunu ileri süren kişi tarafından borçlu olduğu iddia edilen kişi) çeşitli nedenlerle borçlu olmadığını bildirebilir ve menfi tespit davası açabilir. Menfi tespit davası, bu nedenle, icra iflas hukukuna değil, maddi hukuka ilişkindir; gerek maddi hukuk, gerek usul hukuku bakımından genel hükümlere tabidir.Alacaklının iddia ettiği alacağın mevcut olup olmadığı maddi hukuk bakımından tespit edilmiş olunur, sonuçlanması normal bir hukuk davasındaki gibidir. Dava sonucunda verilen hüküm, kesinleşince, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmünce; tapu kayıtlarında icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, Mukataalı vakıf: zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığının çözümü için, kayda işlenen vakfın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Somut olayda; mahkemece, vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanmasından sonra; hasıl olacak sonuca göre, davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken; yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.