Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/1303
Karar No: 2018/11732
Karar Tarihi: 03.07.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/1303 Esas 2018/11732 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2018/1303 E.  ,  2018/11732 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.07.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat, davalı ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
    Davacılar, mirasbırakanları ...’in maliki olduğu 638 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki D Blok 2 no’lu bağımsız bölümü davalı kardeşi ...’e bedelsiz ve muvazaalı olarak devrettiğini, davalı ...’ın mirasbırakanı kandırdığını, sırf kendilerini sevmediği için devir aldığı çekişmeli taşınmazı daha sonra da iş ortağı olan diğer davalı ...’ye devrettiğini, Veli’nin de yanında çalıştırdıkları davalı ...’ya temlik ettiğini, yapılan tüm devirlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu 2 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmazsa fazlaya dair haklarını saklı tutarak şimdilik 45.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
    Davalı ..., mirasbırakanın boşanma sürecinde ekonomik sıkıntı çektiğini, kendisine verdiği borç para karşılığında çekişmeli taşınmazı devrettiğini, devrin gerçek bir satış olduğunu, ihtiyaçları nedeniyle taşınmazı diğer davalılara sattığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., yatırım yapmak amacıyla bedeli karşılığında dava konusu daireyi satın aldığını, davacılar ile diğer davalılar arasındaki ilişkinin kendisini ilgilendirmediğini, iyiniyetli olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Diğer davalı ..., ilanen yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmaları da takip etmemiştir.
    Mahkemece, mirasbırakan ile boşandıktan sonra yeniden evlenen davacı ...’nin hak talep edemeyeceği, diğer davacılar yönünden de mal kaçırma ve muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in maliki olduğu 638 ada 2 sayılı parseldeki 2 no’lu bağımsız bölümünü 30.01.2002 tarihinde davalı kardeşi ...’e, ...’ın 19.12.2006 tarihinde iş ortağı olan diğer davalı ...’ye satış yoluyla devrettiği, ...’nin 07.01.2009 tarihinde davalı ...’a satış göstererek çekişmeli bağımsız bölümü iade ettiği, ...’ın da 05.03.2010 tarihinde son kayıt maliki davalı ...’ya satış yoluyla temlik ettiği, mirasbırakanın 22.02.2011 tarihinde ölümü üzerine geriye mirasçı olarak davacı eşi ... ile davacı çocukları ... ve ...’ı bıraktığı, mirasbırakanın temlik tarihinde mal satmayı gerektirecek ciddi bir ekonomik ihtiyacının bulunmadığı, davalı ...’ın satış bedelini mirasbırakana ödediği hususu kanıtlanmadığı gibi satış bedelinin mirasbırakanın terekesinden de çıkmadığı, dinlenen tanık beyanlarından mirasbırakanın yaptığı temlikin bedelsiz ve mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu anlaşılmıştır.
    Hemen belirtilmelidir ki, uygulamada muris muvazaası olarak adlandırılan nisbi muvazaada terekeye karşı haksız bir fiil söz konusu olduğundan muris ...’in mirasçısı olan eşi ...’in de çekişmeli bağımsız bölüm yönünden dava açmakta hakkı olduğu, aktif dava ehliyetinin bulunduğu kuşkusuzdur. Mahkemece, ...’in boşanma ile miras hakkının son bulduğu, daha sonra yaptığı evlilik ile ( muris ile yeniden evlenmesi ) çekişmeli taşınmaz yönünden dava açma hakkının bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
    İlk yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptandığına göre, çözümlenmesi gereken husus daha sonra yapılan temliklerde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinin uygulama yeri olup olmadığıdır.
    Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
    Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
    Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; davalılar ... ile ...’ın 27.09.2006 tarihinde kurulan ‘’ ... ‘’ isimli limited şirketinde ortak oldukları, temlik öncesi birbirlerini tanıdıkları, bu hususun anılan davalıların da kabulünde olduğu, öte yandan çekişmeli taşınmazın önce davalı ... tarafından davalı ...’ye, daha sonra da davalı ... tarafından davalı ...’a devredilmesi birlikte değerlendirildiğinde davalı ...’nin durumu bilen ya da bilebilecek kişi konumunda olduğu, TMK’nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı tartışmasızdır.
    Ancak, son kayıt maliki davalı ...’ın iyiniyetli olup olmadığı hususunda mahkemece yeterli araştırma ve inleceme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davalı ...’nun iyiniyetli olup olmadığı ( durumu bilen ya da bilebilecek olan ) hususunda derinlemesine bir araştırma yapılması, gerekirse bu konuda taraf tanıklarının yeniden dinlenilmesi ve eksik delillerin toplanması suretiyle tapu iptal ve tescil isteği yönünden bir karar verilmesi, iptal ve tescil isteği reddedilir ise terditli talep olan tazminat isteği üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davacılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi