1. Hukuk Dairesi 2015/12823 E. , 2018/11693 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olup duruşma için gerekli masraf ve pulun yatırılmadığı anlaşılmakla duruşma isteğinin reddine karar verilip, dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ... ’un maliki olduğu 234, 313, 2016 ve 2020 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olarak davalılar oğlu ve gelinine satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, çekişmeli 234 parsel sayılı taşınmaz 7000/18800 payının davalı ...’e çeyiz olarak, kalan payın ise mirasbırakanın kredi borcunun kapatılması karşılığında verildiğini, diğer çekişmeli parsellerin ise davalı ...’a mirasbırakana bakması ve işlerini devam ettirmesi karşılğında temlik edildiğini, mirasbırakanın malvarlığını sağlığında paylaştırdığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, uyuşmazlık konusu temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ... ’un maliki olduğu 234 parsel sayılı taşınmazdaki 7000/18800 payını 24.11.2005 tarihinde davalı geline ...’e, kalan 11800/18800 payını ise 15.06.2011 tarihinde davalı oğlu ...’a satış suretiyle devrettiği, yine 313 ve 2016 parsel sayılı taşınmazların tamamını 22.11.2002 tarihinde, 2020 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını ise 24.11.2005 tarihinde davalı oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği, 1930 doğumlu murisin 11.11.2011 öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızları ..., ..., davalı oğlu ... ile dava dışı eşi ... ve kızı ...’nin kaldıkları anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, muvazaa olgusunun sabit olduğu gözetilerek 2016, 313 ve 2020 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalıların anılan taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının reddine.
Dava konusu 234 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, davalılar ... ve ...’in 24.12.2005 tarihinde evlendikleri, mirasbırakanın 234 parsel sayılı taşınmazdaki 7000/18800 payını davalı ...’e evlenmeden hemen önce 24.11.2005 tarihinde devrettiği, dinlenen tanıkların anılan payın davalı ...’e evlilik hediyesi olarak verildiğini bildirdikleri, kalan 11800/188000 payın ise 15.06.2011 tarihinde diğer davalı ...’a temlik edildiği, davalının aynı gün Ziraat Bankasından 24.000-TL kredi kullandığı ve 19.320-TL’yi murisin banka hesabına havale ile gönderdiği, bu hali ile 234 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan tarafından davalılara yapılan temliklerde mal kaçırma iradesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, 234 sayılı parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 02.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.