3. Hukuk Dairesi 2014/10532 E. , 2015/3865 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL(KAPATILAN) 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2011/449-2013/330
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacı ile davalı arasında, adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu; ancak, ortaklığın fesih edildiğini beyan ederek; şimdilik, davacı şirket tarafından, 21.04.2008 tarihli tasfiye protokolünün 5. maddesi gereğince, tasfiye kasasına koyduğu 655.000 USD"nin 21.04.2008-31.12.2008 tarihleri arasında ortak işlere harcanmayan ve davalı şirket uhdesinde kalmış olan 336.948 USD"nin ödeme tarihi olan 21.04.2008 tarihinden itibaren bankaların dolara verdiği en yüksek faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacı şirkete ödenmesine; davalı şirket, sahibi bulunduğu bağımsız bölümleri sattığı taktirde davacı alacağı karşılıksız kalacağından, davalı şirketin Muğla, Bodrum, Türkbükü, Hebilköyü 315 sayılı parselde mevcut bulunan dört adet bağımsız bölümün üçüncü kişilere devri ile üçüncü kişiler tarafından ayni veya şahsi bir hakla sınırlandırılmasının önlenmesi bakımında teminatsız olarak ihtiyatı tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, özetle; haksız olan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının, alacak davasını, tapu iptal ve tescil davasına dönüştürdüğünü; tapu iptal ve tescil talebine konu taşınmazların, Muğla İli Bodrum İlçesi Türkbükü Hebil köyünde bulunduğu anlaşılmakla; HMK 12. madde gereğince, taşınmazlar üzerindeki ayni hakka ilişkin davalarda kesin yetkili mahkemenin taşınmazların bulunduğu yer mahkemesi olup; bu nedenle, Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesi"nin yetkili olduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmiş, hüküm taraflarca süresinde temyiz edilmiştir.
Davacı tarafın temyiz talebi yönünden yapılan inceleme neticesinde;
Dosyanın incelenmesinden; davacının, dava dilekçesinde, adi ortaklığın feshinden kaynaklı alacak talebinde bulunduğu görülmüş; mahkemece, davanın taraflarına davanın esası hakkında beyanda bulunmaları için süre verilmiş, bunun üzerine davacı tarafça dosyaya sunulan 26.09.2013 tarihli dilekçede,"...dava dilekçemizdeki talebimiz doğrultusunda davamızın kabulüne, davalı şirketin ortaklık gereği sahip olduğu bağımsız bölümleri satması durumunda, alacağımız karşılıksız kalacağı için, davalı şirkete ait....nolu bağımsız bölümlerin tapularının iptali ile davacı şirket adına hükmen tesciline karar verilmesi...." talep edilmiştir.
Her ne kadar, mahkemece; davacının talebini, bu beyan ile değiştirdiği kabul edilse de; davacının, 26.09.2013 tarihli dilekçesinde; davasını ıslah ettiğini bildirmediği gibi, dosyanın incelenmesinden de ıslaha ilişkin bir harcın yatırılmadığı görülmüştür.
Bu durumda, davacının talebinin; dava dilekçesinde belirttiği gibi, adi ortaklığın feshinden kaynaklı alacak olduğu, mahkeme gerekçesinde belirttiğinin aksine, davanın tapu iptal ve tescil davasına dönüşmediği izahtan varestedir.
Uyuşmazlık; adi ortaklıktan doğan alacak istemine ilişkin iş bu davada, mahkemenin, kendiliğinden yetkisizlik kararı verip veremeyeceği noktasında toplanmaktadır.
6100 Sayılı HMK md. 10 uyarınca sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi yetkilidir. Ancak, HMK md. 10 da yasal ifade bulan sözleşmeden doğan davalarda ifa yeri mahkemesinin yetkisine ilişkin sözkonusu yetki kuralı kesin nitelik arzetmez.
6100 Sayılı HMK"nun 19/2.maddesi gereğince "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz."
HMK.nun 19/4.maddesinde; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir" hükmü getirilmiştir.
O halde, somut olayda; kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralı olmadığına ve usulüne uygun yetki itirazı da bulunmadığına göre, mahkemece, kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemeyeceği ortadadır.
Mahkemece; bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın ve özellikle davalı tarafça süresinde ve yöntemince yetki itirazında bulunulmadığı halde, davanın esasının incelenmesi yerine doğrudan yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.