21. Hukuk Dairesi 2015/20298 E. , 2016/2103 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, davalı Kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bilirkişi raporuna istinaden davanın kısmen kabul; kısmen reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davanın hakdüşürücü süre içerisinde açıldığı, davacıya 6183 sayıl Kanun hükümlerine göre Başkanı sıfatıyla prim borcuna ilişkin 02/12/2013 tarih 19.337.687 sayı ve 2012/22808 takip numaralı, işsizlik sigortası primi borcuna ilişkin 02/12/2013 tarih 19.338.769 sayı ve 2012/22809 takip numaralı ve idari para cezası borcuna ilişkin 02/12/2013 tarih 19.338.496 sayı ve 2012/22810 takip numaralı ödeme emri çıkartıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, prim ve idari para cezası borçlarının zamanaşımı süresinin hangi mevzuata göre belirleneceği ve haklı sebeple ödememe halinin somut olayda uygulanmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarını oluşturan, 506 sayılı Yasa’nın 80/12. maddesinde; sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin Kurum"a karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Yasa"nın 88. maddesinde de Kurum"un sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanun"da belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kurum"a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere "üst düzey yönetici" kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu"nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinden müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi unvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir.
../...
Öte yandan süresinde ödenmeyen prim ve diğer Kurum alacaklarının bizzat Kurum tarafından cebren takip ve tahsil edilebileceği 5510 sayılı Yasa"nın açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 sayılı Yasa"da gösterilmiştir. 6183 sayılı Yasa"nın mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiştir.
506 sayılı Yasanın 80. maddesi hükmüne göre; tüzel kişiliğe haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin Kuruma karşı işverenleriyle müştereken ve müteselsilen sorumluluk kapsamının idari para cezası borcunu da kapsayıp kapsamayacağı sorununa gelince, 506 sayılı Kanun"un 80/5. maddesinin 08/12/1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanun ile değişikliğinden itibaren " Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde,..." denilmektedir. "Diğer alacaklar"ın nelerden ibaret olduğu Kurum gelirlerinin tespiti ile mümkün olmaktadır. 29/07/2003 tarihli 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu"nun 19. maddesinde kurum gelirleri sayılmıştır. 29/07/2003 tarihli 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu"nun 19. maddesinin 1. fıkrasının a bendinin 6 nolu alt bendinde ve 5502 sayılı Kanun"nun 34. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde 506 sayılı Kanun"un 140. maddesine göre tahsil edilen gelirleri de Kurum gelirleri içerisinde saymıştır. 506 sayılı Kanun"un 140. maddesinde de "Kurumca verilecek idari para cezaları" düzenlenmiştir. Bu durumda "diğer alacaklar" kavramının içerisine Kurum gelirlerinden sayılan idari para cezalarının da dahil olduğu hususunda kuşku yoktur.
Öte yandan, prim ve idari para cezası borçlarının zamanaşımı süresinin hangi mevzuata göre belirleneceğini maddeler halinde sayacak olursak;
1-506 sayılı Yasanın 3917 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki halinde durum; Öncelikle, zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağı konusu üzerinde durmak gerekir. SGK primleri her ay için izleyen ayın sonuna kadar ödenebilir. Prim borcunun muaccel olduğu tarih her ay için izleyen ayın sonudur. 506 sayılı Yasanın 80. maddesinin 3917 sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önceki haline göre, Sosyal Sigortalar Kurumunun prim alacakları ile ilgili olarak 818 sayılı Borçlar Yasası hükümlerinin uygulanması söz konusuydu.
Borçlar Yasasının 125 maddesine göre, prim alacaklarının tahsilinde zamanaşımı süresi, 10 yıl olarak uygulanmaktaydı. Prim zamanaşımı, Borçlar Yasasının 128. maddesine göre, borcun muaccel olduğu tarihte başlar. Borcun muaccel olduğu tarih ise, 506 sayılı Yasanın 80. maddesine göre ay be ay ödenmesi gereken prim alacakları yönünden, ertesi ayın sonuna kadar ödenmesi gerektiğinden, en son ödeme tarihi olan "izleyen ayın son günüdür. Bu dönemde zamanaşımının kesilmesi ve durdurulması, bu konuda bir özellik göstermez. Borçlar Yasasının 132. ve ardından gelen maddeleri burada da aynen geçerlidir.(Bakınız, Mustafa Çenberci-Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi Olgaç Matbaası 1977, shf;641) Bu dönemde, SSK prim alacakları İcra İflas Yasası hükümlerine göre tahsil edilmekteydi.
2-506 Sayılı Yasanın 3917 sayılı Yasa ile değişik 80. maddesi uygulama zamanında durum;
506 sayılı Kanunun 80. maddesinde, 3917 sayılı Kanun ile yapılan ve 8.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren; “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmü uyarınca, Kurum alacakları yönünden 6183 sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102. ve devamı maddeleri geçerli olmuştur.
Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması öngörüldüğünden, anılan Yasanın 102. maddesi uyarınca, sözü edilen alacaklar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmuştur. Anılan hüküm, “tahsil zamanaşımı” başlığı altında “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait özel yasalarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde, 5198 sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önce, Kurumun süresi içinde
- ödenmeyen prim ve diğer alacakları, 6183 sayılı Yasanın 102.maddesi uyarınca, dönemin başladığı takvim yılını takip eden, takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde zamanaşımına uğramaktaydı.
3-5198 sayılı Yasanın 11. maddesi ile 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde 06.07.2004 tarihinde yapılan değişiklikle, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 102.maddesinin de uygulanmayacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla Kurumun sigorta primlerinden doğan alacakları, eskiden olduğu gibi Borçlar Yasasının 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Zamanaşımı başlangıcı da Borçlar Kanunun 128. maddesi uyarınca alacağın muaccel olduğu, yani ödeme tarihinin son günü olacaktır. Örnek olarak, 2004 yılı 8. ay primi 30.09.2004 tarihine kadar ödeneceğinden, zamanaşımı süresi 01.10.2004 tarihinden başlayacak ve 01.10.2014 tarihinde sona erecektir.
4-Son olarak, 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinde, yine 6183 sayılı Yasadaki zamanaşımı süresinden vazgeçilmiş ve zamanaşımı süresi ile ilgili olarak özel bir düzenleme getirilmiştir. Madde hükmüne göre, “Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zamanaşımına tâbidir.” Madde metni muacceliyet tarihinin belirlenmesinde, dolayısıyla zamanaşımı süresinin başlangıcının tesbitinde, Borçlar Yasasının uygulanmasına son vermiştir. Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonraki primler için zamanaşımı başlangıcı ödeme dönemini takip eden yılbaşından itibaren başlayacaktır. Genel olan bu tanımlama dışında istisnai olarak "Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise, mahkeme kararının kesinleşme tarihinden" itibaren, zamanaşımının on yıl olarak uygulanacağı hükmü getirilmiştir. Ayrıca, 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine tâbi sigortalıların zamanaşımı nedeniyle prim ödenmeyen süreleri, sigortalılık süresinden sayılmaz. Hükmü getirilerek primleri zamanaşımı nedeniyle sigortalılardan tahsil edilemeyen sigortalıların prim ödemeksizin yaşlılık aylığı bağlatması engellenmiştir.
Somut olayda, zamanaşımına ilişkin yukarıda sayılan kuralların usulünce uygulanmadığı, alınan bilirkişi raporunun hükme dayanak nitelikte olmadığı, davacının haklı sebeple ödememe hali itirazının kararda tartışılmadığı açıktır.
Mahkemece yapılacak iş, hakimin tüm taleplere ilişkin gerektiğinde açıklatma yaptırmak suretiyle, tüm talep kalemleri bakımından yukarıda sayılan ilke ve dönem bazında sözü edilen zamanaşımı kurallarını ayrı ayrı somutlaştırmak suretiyle uygulamak ve davacının haklı sebeple ödememe hali itirazını değerlendirerek sonuca gitmekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum ve davacı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.