14. Hukuk Dairesi 2017/111 E. , 2017/1795 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi, kal ve tazminat davası sonucunda mahkemece verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine, yerel mahkemece verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası, 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununa eklenen Geçici 4. maddenin ikinci fıkrası uyarınca Dairemize gönderilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Dairemizin 07.07.2014 gün ve 2014/5019 Esas - 2014/9079 sayılı Kararı ile yerel mahkemenin 07.05.2013 tarihli ve 2010/158 Esas - 2013/26 sayılı hükmünün bozulmasına karar verilmiş ve mahkeme 14.10.2015 tarihli ve 302-354 sayılı kararıyla ilk hükmünde direnmiştir.
Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, tarlasından geçen arktan sebze ve meyvelerini suladığını, davalıların bu arktaki suyu plastik boru içine alarak davacının sudan faydalanmasını önlediklerini, bu nedenle arazisindeki sebzelerinin kurumaya başladığını bundan dolayı meydana gelen 10.000 TL zararının davalılardan tahsil edilerek tarafına verilmesini talep etmiştir..
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin ilk hükmünü davacı vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 07.07.2014 tarihli ve 5019-9079 sayılı bozma ilamında, "... davalı köyün 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak ... İlçesinin belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığından ve katıldığı ilçe belediyesi taraf olacağından 6360 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrası gereğince işlem yapılması için kararın bozulması gerekmiştir." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkeme, 14.10.2015 tarihli ve 302-354 sayılı direnme kararında, "...Bozma ilamında belirtilen taraf sıfatı 6100 sayılı HMK"da da dava şartları arasında sıralanmıştır. Ancak hükümden sonra yürürlüğe giren kanunun davalının taraf sıfatını kaldırmış bulunması ve ..."nı kanuni halef durumuna getirmesi, kararın tebliğ işlemleri sırasında köy tüzel kişiliğinin taraf sıfatı devam ettiğinden bu aşamalar geçilmiş ve temyiz incelemesinde tüzel kişiliği kaldırılmış ve belediye başkanlığında birleştirilmiş, belediye başkanlığı kanuni halef haline gelmiştir. Temyiz incelemesi sırasında veya sonrasında taraf olarak kabul edilecek birisi var ise bu elbette belediye tüzel kişiliği olacaktır. Esasında Yargıtay bozma ilamına karşı karar düzeltme yoluna başvurulabilmesi için mahkememizce bu husus re"sen gözetilerek kanuni halef durumundaki belediye başkanlığına gerekli bildirimler de yapılmış, bozma ilamına uyma/direnme kararı dahi verilmeden evvel bu bildirimler ve taraf teşkili yasal zorunluluk olarak uygulanmak durumunda kalmış ve Belediye Başkanlığı davaya dahil edilmek durumunda da kalınmıştır." gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı incelenmek üzere, Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ise de 24/11/2016 tarihinde kabul edilen 6763 tarihli Kanunla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununa eklenen Geçici 4. maddenin ikinci fıkrası uyarınca, direnme kararı incelenmek üzere Dairemize gönderilmiştir.
Direnme kararının Dairemizce incelenmesi üzerine, mahkemece denetlemeye uygun bir karar verilmediği, anlaşılmakla hükmün aşağıda yazılı nedenlerle bozulması gerekmiştir. Şöyleki;
6100 sayılı HMK’nun “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
Aynı yasanın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
“Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
Temyiz edilen gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olduğu görülmüştür.
10.04.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili
bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı, bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile vicdani kanaatine göre karar verebileceği öngörülmüştür.
Bu itibarla gerekçeli karar ile hüküm sonucunun çelişkili olması doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Mahkemece verilen direnme hükmünün yukarıda yazılı nedenlerle DEĞİŞİK gerekçeyle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.